'93 Yazı - Estiu 1993 - Summer 1993 (2017)
Yönetmen: Carla Simon
Yıldızlar: Laia Artigas, Paula Robles, Bruna Cusi
Ödüller: Berlin F.F. - En İyi İlk Film Ödülü, 36. İstanbul F.F. – Jüri Özel Ödülü, Sinema Yazarları Çevresi İspanya – En İyi Orijinal Senaryo ve En İyi Yeni Yönetmen
Bence: Babasından sonra annesini de kaybeden 6 yaşındaki Frida’nın; dayısının, karısı ve üç yaşındaki kızı ile birlikte yaşadığı Katalunya kırsalındaki çiftlik evine taşınması ve yeni düzene uyumunun hikayesi aslında melodrama çok yatkın bir ortam sunuyor. Ancak, ‘93 Yazı’nın yönetmen-yazarı Carla Simon, melodramları geçmişe ittirircesine; duygu sömürüsünden azade, realist bir yaklaşımı benimsemiş ve hem çok boyutlu, hem derin, hem sinematografik olarak izleyiciyle bağır çağır konuşabilen harika bir film ortaya çıkartmış. Melodramın baskın ve yapışkan doğasından, üzüntü-keder gibi büyük duyguları şişirme uğraşında filme enerji ve zaman kaybettiren, ancak detaylarda kendine alan bulabilecek görecek ince katmanları büyük duygu selleri altında boğabilen yapısından uzak durmuş. Carla Simon, filmi tek kanala hapsetmemek, kısık sesle de konuşabilmek, konunun etrafında dolanabilmeye alan bırakmak hedefiyle, Frida’nın sırtına annesini kaybetmesi dışında bir yük yüklememiş. Büyük duygusal patlamalardan, bağırışlardan, sert köşelerden, kovalamacadan uzak durunca; duruluğun içinde ufak hareketler, küçük oyunlar anlam kazanıp, görünür/hissedilir/anlaşılır hale gelmiş. Senaryodan taşınan doğrudan dil sessizleşip diğer algılara alan açtıkça, sinemaya özgü iletim bu duruluk içinde daha kolay duyumsanır olmuş.
Carla Simon, Frida’nın yaşadığı üzerinden büyük resme uzanmak ve çevresinde konuşabilmek için filmin odağını damıtıp sadece özdeki kamburla - ve yarattığı karmaşa ile bu esnada etrafa saçılanlarla- ilgilenmiş. Frida’ya geçmişinden taşıdığı haricinde bir yük daha vermemiş. (Babadan sonra) 6 yaşında annesiz kalma durumunu; travma atlatmak için optimal duran bir çevrede, harika insanların arasına yerleştirerek – dışsal etkilerden temizlemiş. Dertler üstüne kat çıkmamış, katmerli hale getirmemiş 6 yaşında annesiz-babasız kalmayı yalnız bırakıp çıplaklaştırmış. Bunun için hayatın genel işleyişinde bulunan ufak taşları bile yoldan kaldırmış. Bu filtrasyon ve sonucunda ortaya çıkan duruluk, sinematik dile alan açmış: Yüzeyde kolaylaştırıcı bir yarı-cennet varken, film dibi görünecek kadar saydamlaşabilmiş ve en dipte akan hüznü izleyiciye çoğunlukla sinematografik bir kanalla ulaştırabilmesine yolu açmış.
Yaşanan trajedinin ertesindeki normalleşme ve yeni dengelerin kurulması sürecinde, her jenerasyondan farklı ahlak setlerini içselleştirmiş aile bireylerinin, iyi niyetli ve oldukça çeşitli yaklaşımlarını film boyu görüyoruz. Ancak, ‘93 Yazı, izleyiciyi 6 yaşındaki Frida’nın yörüngesine yerleştiriyor. Filmin başında uzunca süre hiçbir yetişkinin yüzünü göstermeyerek, daha izleyici ‘93 Yazı’nın film-dünyası ile iletişim kanalını inşa aşamasındayken, görüntünün içinde hep Frida’yı (ve çoğunlukla yakın çekim) tutarak daha en başından izleyiciyi filmde durmasını istediği mesafeye oturtuyor - anlattığını en iyi hissettirebileceğini düşündüğü perspektife yerleştiriyor. Florida Project’te de Sean Baker, izleyiciyi 6 yaşındaki Moonee’sinin gözlerinin ardına ve hatta zaman zaman algı filtresinin arkasına koymuştu (bknz: https://www.muratcanaslak.com/floridaproject ). İzleyici, Moonee’nin hemen yanından değil onun içinden - zaman zaman onun gibi hissederek filmle ilişki kuruyordu; Carla Simon izleyicinin kendi gözleriyle filme (kurulan film-dünya’ya) bakabilmesine-kendi algısıyla filmde var olabilmesine müsaade etmiş.
Simon, izleyici ilgisini yukarıda tutmak için serim bölümünde özellikle delikler bırakıp – anneye ne olduğu, Frida’nın çevreyi korkutan stigmata’sı, gizemli hastalıklar, diğer aile bireyleri ile ilgili bilinmezlikler vb. - izleyici merakını film boyu gıdıklayıp bu boşlukları yeri geldiğince sırasınca dolduruyor. Bu esnada, adım adım delikleri dolduran cevaplar yeni sorular yaratarak filmin sonuna kadar izleyiciyi içinde yüzdürecek bir merak denizi yaratıyor. Carla Simon, merak denizin içine girdaplar yerleştirerek, yüzey altında büyüyen bir tekinsizlik notası ekleyerek filminin yüzeydeki rengarenk yumuşaklığının aşırı tatlılık yaratmasının da önüne geçmiş. Bu kadar hoş ve derin bir filmin, harika bir mühendislik eseri iskelete ve bu iskeletin dayattığı çok katmanlı dinamiklere sahip olması takdiri hak ediyor. Çocuk oyunculuklarının zaman zaman filmleri işkenceye döndürme riski yüzünden ’93 Yazı’ndan uzak durmaya çalışmıştım; yanılmışım hem Frida’yı oynayan Laila Artigas, hem 3 yaşında Anna’yı oynayan Paula Robles harikalar.
Puan:
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Notlar nümerik değil, kategoriktir.
Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız.
Çok seslilik her zaman daha iyi!