Bacurau (2019)
Yönetmen: Juliano Dornelles, Kleber Mendonça Filho
Oyuncular: Bárbara Colen, Thomas Aquino, Silvero Pereira
Ödüller: Cannes F.F. - Jüri Ödülü, Münih F.F. - En İyi Uluslararası Film, Lima F.F. - En İyi Film, En İyi Yönetmen
Bence: Bacurau; rüyanın içindeki kabusun içinde bir rüya… Bir taraftan Glabuer Rocha’nın sömürgecilik karşıtı sinemasından ve şiddetin estetiğinden beslenirken diğer yandan taze bir anlatı içinde dolu dolu bugün... Türleri birbirlerinin içine geçiren Juliano Dornelles ve Kleber Mendonça Filho’nun filmi öfkeli ama eğlenceli, içine doğulan bugünün işleyişi üzerine şevkle tartışmaya hazır bir kolonyalizm, emperyalizm ve temelde burjuva kapitalizmi eleştirisi… Film, kapitalist ahlakın kendi doğası sonucu kurulan insanlar arası hiyerarşiye ses çıkartmayıp yine de moral üstünlüğü elinde tutmasına kızgın; başka olası varoluşları, ilişki çeşitlerini, sosyal yapılanmaları ve kooperasyon biçimlerini hayal etmeyi engellemesine öfkeli; sinemanın orta yerinden filizlenen sert ama kasvetten uzak, hatta umut dolu bir itiraz… Bacurau, Rocha’nın sömürgecilerin sinemasını - hem Hollywood’dan çıkan hem Avrupa Sanat Sinemasından çıkan dalları - görmezden geldiği, onların yollarını yadsımasıyla kurduğu sinemasının üzerine kat çıkıyor. Rocha’nın sırtını döndüklerini, bu defa hırpalamak, karşı çıkmak, itiraz etmek ve yenmek için geri çağırıyor.
Bacurau, kapitalizme itirazın bedeli olduğunu, mücadelenin de teslimiyetin de kanlı olduğunu ama son zamanlarda konuşulduğu gibi kapitalizmin sonunu hayal etmenin dünyanın sonunu hayal etmekten daha zor olmadığını iddia ediyor – en azından hayal ediyor. Sistemin üstüne gelişine mukabele edip intikam almaktan da çekinmiyor; ancak diliyle, atmosferiyle, eylemleriyle varlık nedeni temelde bir yüreklendirme…
“Burada yaşayanlara ne denir – insan…”
Bacurau günümüzden birkaç yıl sonrasının Brezilya’sında hayali bir köy ve adını sadece orada nesli tükenmemiş bir kuştan alıyor – yani kapitalizmin tek renk siyah tek kuş karga yapısının öncesinin kalıba sıkışmamış hala önünde potansiyelleri olan insanını sanki kapitalizmsiz başka bir evrim üzerinden bugüne taşıyor. Bir “soylu vahşi” güzellemesi değil yani…
Bacurau sakinleri; bugünün sosyal katmanlarıyla, propagandasıyla, siyasetiyle, organize dinleriyle ya da devletiyle zehirlenip zihni kalıplara tıkılmamış; ancak bilimle de metafizik ile de teknolojiyle de gelenekle de insan bedeniyle de barışık insanlardan oluşuyor. Ancak şu uyarıyı yapayım; Bacurau’da izleyiciyi, sadece kaçıp saklanmayı bilen ahalisiyle bir şirinler köyü beklemiyor. Dünyanın kıyısındaki Bacurau’ya bir turist ziyareti ertesi tuhaflıklar olmaya başlıyor; UFO ziyaretleri, kurşunlanan su tankeri ve sonunda cinayetler… Bunların arkasından Amerikalı avcılar çıkıyor, ancak bu avcılar her şeyi metalaştırabilen sistemin sembolü – ve kölesi- insan avcıları… Bacurau ve avcılar arasında mücadele başlıyor. Dornelles ile Mendonça Filho bu kapışmayı bireylerden kopartıp olabildiğince sistem düzeyinde semboller üzerinden yapmaya çalışmışlar.
Filmde izleyicinin ilişki kurabileceği karakterler sadece Bacuraulularken, karşı kamptaki Amerikalı insan avcıları hiçbir derinliği olmayan ve özellikle klişelerle bezenmiş plastik karakterler. Film, Amerikalıları böyle kurarak içinde yetiştikleri ve eylemlerini dayandırdığı sistemi eleştiriyor: Bir yandan “her şeyi yapabilirsin, her şey olabilirsin denirken” diğer yandan araçsal aklı yücelterek verimlilik esasına sıkışmış Amerikalıların bu tek yönlülüğü vurgulamak adına Amerikalı karakterler böyle B tipi Amerikan filmlerinde fırlamış gibi kurgulanmışlar – Tarkovski’nin dediği gibi haklar ile özgürlükler başka şeyler… Amerikalılar neyi neden yaptıklarının çok farkında değiller; Bacurau’ya göre kalıplara sıkışmışlar, başka yol başka haz bilmiyorlar - böyle böyle farkında olmadan özgürlüklerini kaybetmişler.
“Bir insanı yaptığı kötülükle değerlendir yaptığı iyilikle değil.” - Amerikalıların tüm bu kolektif kötülüğün içinde çocuk ölümü üzerinden aralarında çıkan tartışma, yine bugünün ahlak anlayışına ve kabullerine bir saldırı ve üzerine düşünülecek müthiş bir tartışma konusu… Bacurau, iyilikler ve kötülüklerin tahterevalliye koyulmasına karşı çıkıyor.
Amerikalılar – kapitalistler- artık başka türlüsünü hayal edemediklerinden yaptıkları her türlü gaddarlık, kendi gözlerinde hayatın doğal seyrine dönüşüyor. Kapitalizm gözlükleri içinden bir hakikat, bir doğal tavır geliştirmişler ve bunun gerçeklik ile ilişkisini, geçerliliğini test edemiyorlar –absürtlüğünü göremiyorlar/göremiyoruz. Sadece bir sahnede bir tanesi kanlar içinde “bana yardım edin” derken filmin gözünde bir “kendinde şey”e dönüşebiliyor. Geliştirdikleri doğal tavrın sonucu olarak güçlerinin yettiğini yapmayı kendilerinde hak görüyorlar. Bacurau sadece kapitalizmin ilk sahiplerini değil, işbirlikçi üçüncü dünya yönetici sınıfını da Brezilya hükümeti üzerinden cezalandırıyor.
Bacurau, yaratıcılarının heyecanını, öfkesini, neşesini ve ateşini taşıyan bu senenin en özgün filmerinden biri… Hem yeni bir şey söylüyor hem daha önce söylenmemiş bir biçimde söylüyor hem de taze dilini sinemanın tam ortasından çıkartıyor. Bugün en kıyıda kalmış konularda bile filmler izleyiciyle üst perdeden konuşabilirken Bacurau en büyük hikayemiz üzerine konuşurken izleyicisini manipüle etmek yerine onunla aynı seviyeden konuşuyor, tartışıyor. Filmin ruhunu iyi yansıtan bir fragmanı var; izlemenizi öneririm.
Puan:
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Puanlar, kategoriktir.
Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız.
Çok seslilik her zaman daha iyi!