Başlat: Ready Player One - Ready Player One (2018)

Gercekustuy.jpg
BilimKurguY.jpg
IyiHissetY.jpg
ready player one.jpg

Yönetmen:  Steven Spielberg

Yıldızlar:    Tye Sheridan, Olivia Cooke, Ben Mendelsohn

Bence: The Post (2017) gibi mat, donuk, yaşlı ve gözü arkaya bakan bir filmden sonra, Spielberg bu defa aksi yöne savrulup tempolu, genç ve geleceğe uzanan bir film yapmış. Aslında Başlat Player One (BPO) toplamda üç senelik bir proje ve Spielberg, The Post’u BPO’nun uzun post-prodüksiyon sürecinde araya sıkıştırmış. BPO; insanların sorunları çözmek yerine bu sorunlarla yaşamaya alıştıkları, hedonist (hazcı)-pragmatist (faydacı) bir tavırla Oasis adındaki bir sanal gerçeklik (VR) dünyasında ikinci hayatlar kurdukları ve elden geldiğince bu sanal dünyada kaldıkları bir distopik gelecekte geçiyor. Herkesin istediği karakter olabildiği, istediği avatarı kendine seçtiği-ürettiği-satın aldığı ve içinde kendi ekonomisi dönen Oasis’in yalnız ve geek kurucusu Halliday (Mark Rylance) ölünce, vasiyeti ile bir Oasis’te bir anahtar avı oyunu başlıyor: Oyunu kazanan yarım trilyon dolar kazanıp, Oasis’in de yeni sahibi olacağından; bireysel kullanıcıların yanında bir IOI isimli bir şirket de anahtarların  peşine düşünüyor ve filmin esas çatışma alanının çatısı kuruluyor: Bireyselliği ve aynı zamanda bir tür dostluk bağından doğan sinerjiyi temsil eden, başta esas oğlan Parzival (Tye Sheridan) ve esas kız Art3mis (Olivia Cooke) olmak üzere “High 5” grubu ve bunun karşısında (toplumun hedonist tavrına da karşıt olarak) realist IOI şirketi, şirketin storm-trooperlar kadar kabiliyetsiz ve harcanabilir profesyonel(!) oyuncuları ve şirketin CEO’su Nolan Sorrento…    

ready player one5.jpg
readyplayerone.jpg

Spielberg BPO için, Jaws ve Er Ryan’ı Kurtarmak’tan sonra en zor çektiğim üçüncü film diyor: Filmin yarısı bildik filmler gibi setlerde, sokaklarda, gerçek arabalar, gerçek masa sandalye ile - tüm dekorla çekilirken, diğer yarısı sanal gerçek dünyada geçtiğinden bembeyaz bomboş bir odada tüm oyuncular dalgıç gibi giyinmiş, her taraflarından halatlar kablolar sarkınca oyuncuları aynı tavırda tutmak için ve istediği etkileri yakalarken zorlanmış. Özellikle kovalamaca ve savaş sahnelerinde Spielberg imzasını görmek mümkün; kareye giren çıkanlar, fark etmeden yağ gibi kayıp uzayan, mesafe kat eden, hikayeyi akıtan tek planlarda Spielberg büyüsü hissediliyor.

ready player one6.jpg
rpofinaltrailer.jpg

Film; ileri teknoloji üzerinde yükselip bir distopik gelecekte geçse de, her yere paskalya yumurtaları yerleştirip bir pop kültür referansı şelalesi yaratarak kendini 80’lere sıkıca bağlamış. Spielberg, yarısı bilgisayar mahsulü pahalı filminin izleyici tabanını böylece büyütmeyi amaçladığı aşikar: BPO’yu izlerken “Bunu hatırlıyorum” diyerek bir nostaljiyle filmle ilişki kuracak 80’leri ya da 80 rüzgarlarının hala hissedildiği 90’ları görmüş nesiller ile filmi temposu ve koşturmacası ve teknolojik içeriği üzerinden sevecek daha genç jenerasyonları aynı salona sokup, bunları beraberce mutlu etmeyi amaçlamış.

80’ler referansları üzerinden nostalji yakalama işi baştan eğlenceli gelse de, bu şelaleden The Shining’e (1980) atıf yapan gibi şahane bir sekans çıksa da bir noktadan sonra her yerden yağan paskalya yumurtaları artık fazla tatlı gelmeye başlıyor. Bir duvarınıza ananenizin resmini asmak ya da evin bir köşesine retro bir koltuk ya da bardak altlığı koymak başka; duvarlarınızı ananenizin duvar kağıtlarıyla kaplayıp, büfesinden aslan başlı mobilyalarına, sandukasından kristal kül tablalarına, tek yastığına kadar ananevinde yaşamak başka…

readyplayerone2.jpg

Bir filmin kalitesini kısa yoldan anlamak için filmin – varsa- kötü adamına bakılması fikri çoğunlukla çalışıyor; özellikle de filmler/hikayeler, kötü adamlarını, dayandıkları/yarattıkları etiği ters çevirerek oluşturdukları zaman… Kötü adamlar filmi anlamak için kısa yollara dönüşebiliyorlar. Her ne kadar Ben Mendelson harika bir aktör olsa da Mendelson’ın canlandırdığı IOI şirketinin CEO’su Nolan Sorrento karakteri bir felaket: Filmin tüm deliklerini ve kısa kaldığı yerleri, ayakları yere basmayan, tutarsız Sorrento karakteri üzerinden anlamak mümkün… Sorrento; hem geeky bir gamer, hem oyunla vakit kaybedemeyecek ciddi ciddi bir iş adamı; hem adam öldürtecek kadar soğukkanlı ve sonuç odaklı, hem en değerli şifrelerini sağa sola yazacak kadar şapşal ve dağınık; bir yandan kurumsal dünyayı parmağında oynatacak kadar akıllı, bir yandan en dandik tuzaklara düşecek kadar farkındalıktan yoksun… Sorrento tek başına başarısızlıkla yaratılmış bir karakter de değil, hikaye-film ondan “bu olduğu şey” olmasını talep ettiği için o böyle…

readyplayer one sorrento.jpg

BPO, aksiyon sahnelerindeki Spielberg’ün yumuşak elini izleyip yeniden hayran olmak için, yaratılan Oasis evrenini görmek için veya retro yumurta yağmurunu gözde bir damla yaşla takip etmek için izlenebilir. Hikayesine oranla aşırı uzun oluşunu da filmin temposu belki affettirebilir. Ancak filmi genel izleyiciye yaymak için takınılan orta yolcu tavrın, hikayenin sıradanlığının, klişe dolu 3. Act’ın (çözüm bölümü), Spielberg’ün aşırı geleneksel yaklaşımının, “dostluk hep kazanır-kahrolsun şirketler ve onların rezil CEO’ları” altyazısının filme verdiği zararları görmezden gelmek pek mümkün olmayacak.

ready player one.jpg
Tempometre_8.png
Retinal_OK_4.png
FelsefiDerinlik_04.png
GorselZenginlik_07.png

Puan:

5.5.JPG
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Notlar nümerik değil, kategoriktir.

Fragman