Biz - Us (2019)
Yönetmen: Jordan Peele
Yıldızlar: Lupita Nyong'o, Winston Duke, Elisabeth Moss
Bence: Jordan Peele, yönetmen koltuğuna ilk kez oturduğu Kapan - Get Out’ta Amerika toplumu ile ilgili -ilk dalga- eleştirilerini korku türünün içine gömmüş; üretimini türlerin ara kesitinde gerçekleştirecek üslubunun ilk örneğini vermişti. Kapan, toplumsal konularda tartışma zemini sunan merkezi ve korku türünün dinamikleriyle sinematik olarak güçlü anlatısıyla 90. Oscar Ödülleri’nde En İyi Film Ödülü için yarışıp, En İyi Özgün Senaryo dalında ödül kazanmıştı. Biz - Us ile Peele ilk filmin içinden çıktığı kendi örtük toplum eleştirisinden yeni bir paragrafı tartışmaya açıyor; Kapan’ın türettiği evreni genişleterek ikinci dalga eleştirilerini yine korku janrının araçlarını kullanarak hem kavramsal hem sinematik kanallardan izleyiciye uzatıyor.
Peele’ın ilk filmi ırksal gerilimler üzerinden yürürken, bu defa sınıf meselesi öne çıkıyor. Son dönemde ana-akım Hollywood, her ne kadar liberal-demokrat kanala eğilim sergilese ve açıkça ayrımcı Trump’la itişmeyi sevse de bir yandan da “Amerikan değerleri” denilen oldukça muhafazakâr değerler setine çoğunlukla bağlıdır. Peele, Hollywood’un sınırları belli, belli bir alana sıkışmış anlatı perspektifini aşıp alegorik de olsa sınıf kavgasını beyaz perdeye çağırmış. Suçlayan parmağını da açıkça devlete/gizliden sisteme uzatmış.
Filmin Hollywood’un göbeğinden çıktığını akıldan çıkartmadan, tüm gemileri yakmadan muhalif bir tavrı olduğu söylenebilir. ABD’de sosyal ve siyasal iklimde bir süredir görülen merkezden savrulmanın bir ucunda sesleri diğer gruplardan daha çok çıkan alternatif/aşırı sağ varken, diğer tarafta politik arenada Vermont Senatörü Bernie Sanders etrafına kümelenen ABD’nin 60’lardan beri görmediği sol eğilimli/sosyal demokrat, genç bir kesim var. Bu savrulmanın Hollywood yansıması olarak Trump seçmeninin tabanını oluşturan aşağı orta sınıf beyazlarla ilgilenen filmler bir yandan çoğalırken, savrulmanın diğer kutbunda azınlıkları merkez alan filmler arttı. Peele’ın sol-liberal kutba yakın olduğu, ancak öznel azınlık hikayeleri yerine büyük resimle ilgilendiği ve toplumsal eleştiri çerçeveleri ile çalıştığı söylenebilir. Peele’ın sınıf kavgasını gösterdiği, esas sorumluyu sistem olarak gördüğü açık; ancak burada fazla ileriye gitmiş olmamak adına film çatışmanın zirvesine/kavganın çözümüne yaklaştıkça anlatı perspektifini değiştirdiğini de söylemek gerek. Peele’ın, filmini bir noktadan sonra tarafsız bölgeye çektiği; sembolik karakterleri cezalandıran/ödüllendiren bir tavırdan kaçındığı, çatışmaları sonuçsuz bıraktığı ve filmdeki korku hikayesinin dayattığından fazlasına bulaşmayıp filmini “olaysız dağıttığı”nı görüyoruz. Burada Peele’ın filmin vahşet tonunu yükseltirken kurduğu mizansende N.W.A’ın “F— Tha Police” şarkısını uzun uzun dinletmesini ayrı tutalım.
Biz’in anlatı perspektifini beğensem de filmin taşıdığı tartışmayı önemli bulsam da, hatta referanslardan beslenen korku janrı damarıyla ile sosyal tartışmanın kurduğu tandemin işlediğini düşünsem de; anlatısını bu defa fazla dağınık buldum. Bu nedenle tartışmasının altına kurduğu argümantasyonun zayıfladığını; yeniliklerinin parlatıcı işlevini ve filminin kalabalık sinematik dilinin etkisinin daha fikir aşamasındayken öykünün ön gördüğünden güçsüz kaldığını düşünüyorum. Senaryonun içinde güçlü gibi gözüken bükümler (twistler) hımbıllaşan filminde zayıflamış. Filmin izleyiciyi zora sokup düşündürmeye çalıştırdığı ahlaki ikilemler etrafından dolanılabilir hale gelmiş.
Öykü bir devlet deneyi sonucu üretilip, yeraltında yaşayamaya terk edilen klon insanların yeryüzüne geri çıkması ile bir devrim denemesini işliyor… Bu büyük hikaye bir Amerikan ailesi – ve özellikle bu ailenin annesi- üzerinden kendini açıyor. Yeraltında yaşayanların ayaklanma gecesi aynı kıyafetleri giymesi; biri hariç hiyerarşiden uzak ve eşitlikçi olmaları; giydikleri kıyafetlerin kırmızı olması ve liderlerinin adının Red (Kırmızı) olması bu devrimin karakteri hakkında ipuçları veriyor. Aile üzerinden yürüyen mikro hikaye filmin korku damarını kurarken, aileden ve mikro hikayeden kopuk olmayan makro perspektifte film (özellikle bugünün Amerikasında uyuyan) sınıf mücadelesini ve sınıfların birbirlerini boğazlarken sorunun esas kaynağı olarak bu ayrımı yaratan sisteme dokunmamalarını işliyor.
Peele, 1986 yılında Amerika çapında geliri evsizlere bırakılmak üzere yapılan “Hands Across America - Amerika’yı Saran Eller” kampanyasının hem neşeli hem rahatsız edici karakteriyle filminin korku ve toplumsal eleştiri ayakları arasında bağ kurabileceğini düşünmüş.. Amerika’yı Saran Eller kampanyasında ülkeyi bir baştan bir başa, iki okyanus arasında bağlayacak bir insan zinciri kurulmuştu – bu zincirdeki kopukluklar Amerikan toplumunun delikli ayrık yapısına bir atıfta bulunması ile Biz’in ruhuna tam olarak uyuyor. Piele bu devasa insan zincirinin “alt sınıflar için” değil de “alt sınıflar tarafından” kurulması durumunu hayal etmiş. Ayağa kalkan ve itiraz eden alt sınıfların ruhuyla filmini yaratmış.
Bu ayrık ve kopuk gibi duran - ve ayrık ve kopuk oldukları pompalanan - sınıfların mensuplarının aslında aynı insanlar olduğunu anlatmak, tartışmak için bir klonlama hikayesi, bir tıpatıp aynıların (doppelganger) yüzeleşmesi sunmuş. Filmin orijinal adı Us bir yandan biz demekken bir yandan United States – Birleşik Devletler’in kısaltması.... Peele, bu aynıların yüzleşmesini, bu yaradılışta özdeş parçalarının karşı karşıya gelmesi temasını, bu ikiliği güçlendirecek bolca öge kullanmış: Gölgeler, maskeler, aynalar, klonların silahı olarak iki eş parçadan oluşan makas kullanması, İkiz Kuleler, çokça tekrar eden 11 sayısı gibi… Yeraltında güneş görmeden (gün yüzü görmeden diye de okunabilir) yaşayan gökyüzünden (hayal etmekten) mahrum, eğitimden ve sağlıklı sosyal bağlardan uzak “hırpaniler” bir yandan bir intikam ve -kötü şöhretli deyişiyle- “ayakları baş yapma” operasyonuna girişirken diğer yandan ilk fırsatta imtiyazlı üst sınıflar gibi olmaya özendikleri de gösteriyorlar: Hemen üst sınıftakinin gözlüğünü takmak, ilk fırsatta parlatıcı sürüp aynada kendine bakmak gibi…
Peele korku hikayesini de taşıyan dramatik kurguyu büyük hikayesini güçlendirmekte ve sınıfları birbirlerine sürtmekte kullanmış. Filmin merkezindeki eksen karakteri (protagonist) ile karşıt karakteri (antagonist) klasik Hollywood sinemasındaki rollerinden koparıp, görevlerinden sıyırıp birbirlerine yaklaştırmış ve izleyiciyi bu iki karakteri tanımlarken bolca “ama” kullanmaya zorlamış: Bir iyiler-kötüler ayrımından çıkartmış. Bu oyunu ile izleyiciyi ahlaki bir ikileme düşürüp sarsmak istemiş. Ancak olay örgüsündeki dağınık planlama ve zaman zaman odağını kaybeden yönetim ile bu fırsatın tam olarak hakkı verilememiş. Korku ve toplumsal eleştiri gibi kurması incelik ve emek isteyen iki yapıya ek olarak Peele filmde “aman bir de komedi damarı da olsun”, “aman şuna referans da eksik kalmasın” derken filmi çevikliğini kaybetmiş. Karakterler ile kırılma noktalarının keskinliği zayıflamış. Sonunda tam randımanla yürütemese de Peele’ın şöyle bir yadsınamaz avantajı var: Biz’in varlık nedeni olan tartışma konuları gerçek hayattan ve çok güncel sorunlardan besleniyor. Peele’in kurmaya çalıştığı fay hatları bugün kırılmasa da bir mayın gibi zihinlere sızabilir ve başka bir tetikleyiciyle ileride kendini gösterebilir.
Filmin girişinde küçük Adelaide panayırda ailesinden kopup girişinde “Kendini Bul” yazan Şamanın Tasavvur Bulmacası adlı kulübeye dalar. Oradaki aynalı odada Magritte’in resminin aynısını Red ile Adelaide tekrar yaratırlar. Magritte resminde izleyiciyi rahatsız etmeye uğraşır. Aynanın izleyiciye göstermesi gerekeni göstermez, izleyicide bu haliyle haksızlık duygusu üretir ve tekinsiz bir atmosfer yaratır.
Ev tipi Siri’nin, “Call the police- Polisi Ara” lafını “Fuck the police” anlaması ve N.V.A’nın şarkısı F— tha Police’i bangır bangır çalması Peele’in sistemin bekçileri olarak gördüğü polislere üç dakika boyunca hakaret etmesi anlamına geliyor… Film boyu Polis İmdat - 911’in asla telefonu açmaması; devletin ve sistemin, sınıfların birbirleriyle mücadelesine uzaktan bakması ve sisteme uzanmayan bu ölümcül kavgaya kendine dokunmadıkça alan bırakması demek:
Puan:
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Puanlar, kategoriktir.
Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız.
Çok seslilik her zaman daha iyi!
Bonus: