Daha - More (2017)
Yönetmen: Onur Saylak
Yıldızlar: Hayat Van Eck, Ahmet Mümtaz Taylan
Ödüller: Valladoid F.F. - FIPRESCI ödülü En İyi Film, Adana F.F. - En İyi Film
Bence: Savaşların silkeleyip topraklarından yokluk içinde kopardığı, sonra istenmedikleri diyarlara fırlattığı o kadar çok insanın yolu bu coğrafyadan geçti ki, burada birikenlerden mülteciler trajedisinin son dalgasının kalbine değen güçlü ve özgün işler doğmak durumundaydı. Hakan Günday’ın kitabından senaryolaştırılan Daha, mülteci olarak gelip geçenlerin ve gelip geçemeyip kalanların trajedi üretmeye müsait yaşamlarından can alıyor. Film, Günday’ın edebi gücünü sinemaya özgü kanallarla zenginleştirip, olanı biteni ve yaşanmakta olanı gerçekçi bir üslupla izleyiciye hatırlatarak ruhlarına dokunmaya çalışıyor.
Onur Saylak, yönetmen koltuğunda olduğu ilk uzun metrajlı filminde senaryolaştırma aşamasında da Günday’la beraber çalışmış. Kitabın önemli bir bölümü filmin kapsamının dışında kalmış ve devam filmine kapı aralık bırakılmış. Daha, mülteci sorununa insan kaçakçıları perspektifinden yaklaşırken, yanına ergenliğe ulaşma/büyüme hikayesi ve sorunlu aile ilişkisi kanalı ekleyip, iki kanalı birbirlerine yaklaştırarak ortasında izleyiciyi sıkıştırmış.
Daha; Onur Saylak’ın ilk yönetmenlik deneyimi, Hakan Günday’ın beyazperdeye aktardığı ilk romanı, filmin etrafında döndüğü Gaza’yı canlandıran 14 yaşındaki Hayat Van Eyck’ın kamera karşındaki ilk performansı ile ayakta duruyor. Bu kadar ilk bir arada olunca, film içinde zaman zaman her birinin kendi en iyilerine erişemediklerini hissettiren parçalara rastlamak mümkün: bazı hazırlık sahneleri ile kırılmanın kendisi tam uyuşmuyor; kitaptan alınan bazı bölümlerin ana hikayeye katkısı zayıf ve tıraşlanabilecek kadar ayrık; kurguda biraz fazla uzun kalmış sahneler var vesaire… Yine de Saylak’ın ikinci filmini de, Günday’ın ikinci bir romanının sinema uyarlamasını da, Hayat Van Eck’in ikinci oyunculuk performansını da merakla bekliyorum.
Belki yaşananlara kolektif olarak göz yumduğumuz için, belki zaman zaman kendi dertlerimizle bunalıp nefes almak için gözlerimizi kaçırdığımız için, belki bizim tercihlerimizin de yaşananlarda payı olduğunu düşündüğümüz için kötü adamı “biz”den olan film izleyiciyle doğal bir bağ kuruyor. Yoldan bir aşamada vazgeçip artık Antalya’ya yerleşen Suriyeli mültecilerin kendi kendilerini oynuyor olmaları bu gerçeklik hissini kuvvetlendirmiş.
Filmin tüm gerçekçiliğine ve inandırıcılığına, senaryosunun da bu atmosferi desteklemesine rağmen, bir ufak diken filmin daha gerçekçiliğinden çalmış: Gaza’nın babası Ahad (Ahmet Mümtaz Taylan) kitaptan saf kötü olarak alınmış, her koşulda karanlığın dibinden çekiyor tercihlerini… Halbuki gerçek hayatta kötülük banalin, sıradanın içinde… Ahad’ın ayaklarını yere bastıracak bir iki insani davranışı olsaydı yaptıklarının (ve karakterinin) etkisi daha büyük olurdu. Bu durum, Ahmet Mümtaz Taylan’ın performansını değersizleştirmez elbet; gayet iyi bir iş çıkartmış ve filme aradığı tecrübeyi katmış.
Nazi Savaş Suçlusu, Yahudi Soykırımı’nın mimarı Adolf Eichmann, yakalanıp yargılanmak üzere İsrail’e getirilir. Eichmann’ın bir sadist bir canavar olması beklenirken, kısa sürede fazla normal olması Arendt’i korkutur. Totalitarizm kötülüğü sıradanlaştırmış, görev bilinci olgusunu parlatarak canavarca duygu taşkınlıkları yaşamadan canavarca eylemler yapılmasının önünü açmıştı. Kötülük, korkutucu bir biçimde aslında çoğunlukla sıradan, sıkıcı bir koza içerisinde geliyor.
Saylak’ın sesle yaptığı işler çok iyi (depo kapısı, dalgalara eklediği çığlıklar vs.). Günday ile senaryo sırasında en çok filmdeki rap şarkısı ile ilgili tartışmışlar. Onlar son 2 günde anlaşmışlar ve Günday son anda yazmış şarkıyı ancak filmde önemli bir yeri olsa da bence de filmin en kuvvetli yanlarından biri olmamış.
Daha'nın da, aday adaylığından öteye gitmesi çok kolay olmayacaktı, ama Daha yerine Ayla’yı Türkiye’den aday adayı yapan “seçici kurul” üyelerine buradan el sallamayı bir borç biliyorum. Maliyet dışında filmleri neresinden ölçerseniz ölçün; Daha, Ayla’nın hiçbir durumda gerisinde kalamaz.
Puan:
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Notlar nümerik değil, kategoriktir.
Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız.
Çok seslilik her zaman daha iyi!
Bonus:
Mülteci Sorununa Son Duraktan Bakış:
Umudun Öteki Yüzü - The Other Side of Hope - Toivon Tuolla Puolen (2017):
Bonus 2:
2. Dünya Savaşı'ndan Mülteci Hikayesi: