Donbass (2018)
Yönetmen: Sergey Loznitsa
Yıldızlar: Valeriu Andriuta, Natalya Buzko, Evgeny Chistyakov
Ödüller: Cannes F.F. - Belirli Bir Bakış – En İyi Yönetmen Ödülü, Sevilya Avrupa Filmleri F. - En İyi Film
Bence: Ukrayna’nın öteden gelen Rusça konuşan nüfusu ile Ukraynaca konuşan nüfus arasındaki gerilimler, Avrupa Birliği ve Rusya çekişmesi ve ülkenin demagog liderleriyle köpürtülmesiyle içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Sonunda Rusya’nın müdahalesi ve gerilimlerin çatışmaya dönmesiyle ülke yırtıldı. Donbass, Ukrayna’nın Rus işgalinde ve Rusya destekli ayrılıkçı güçlerin kontrolünde olan bölgenin adı ancak film cephenin iki tarafına da uzanarak dünyayı saran hakikat-ertesi atmosfer kalınlaştığında ortaya çıkan toplumsal yıkıntıyı, algının kendi gerçeğini yaratmasıyla yaşanan zihinsel, kültürel ve ahlaki çöküşü ve bunların bir sonucu olarak şiddetsiz çözüm olanaklarını sınırlayan zihinsel kördüğümleri dert edinmiş. Uysal Bir Ruh- A Gentle Creature (2017) ile Adana Film Festivali’nde Özel Jüri Ödülü alan Sergey Loznitsa’nın yönettiği film, (bugüne bakarken) gerçekçi – (yarınla ilgilenirken) kötümser bir çizgide post-modern savaş tecrübesini ve bu tecrübe üzerinden dönemin kendisini tartışıyor. Özünde film; kendini sarmalayan ruha itiraz edemeyen, panzehir geliştiremeyen serbest düşüşte gördüğü bugüne hakaret ediyor...
Donbass ile Cannes’dan Belirli Bir Bakış – En İyi Yönetmen Ödülü kazanan Loznitsa, sistematik bir yaklaşım yerine “savaşın insanları” üzerinden parçalı bir yapı ile bir anlatı kurmuş: Evlerinden olanlar; cephenin iki tarafında ayağı kalıp da düzenli olarak kontrol noktalarından geçenler; savaşın tarafları askerler, paramiliter güçler, geçişleri tutanlar, devlet görevlileri… Ve belki de en önemli bileşen olarak dönüşüm içinde kafası karışan sonra ona dayatılan tarafa yerleşip alternatif doğrulardan işine geleni seçip rahatlayan, işine gelmediği için hakikatin peşinde emek harcamayan, sonunda gaddarlaşan ve sistemin esas yürütücüsüne dönüşen sıradan insanlar... Film, tespihin taneleri gibi her biri aynı bütünün parçaları olarak sıralanmış ancak bir ölçüde ayrık on üç parçadan oluşuyor.
Loznitsa için Donbass, küresel atmosferi saran zihinsel zehrin yoğunlaşıp sağanağa döndüğü yer: İdeolojilerin kaybolduğu; kimseyi kandıramayan kağıttan retoriklerin birbiriyle inatlaşmaya devam ettiği; vatanseverlik kılıfının faşizmin, “vatan için özveri” düsturunun adi suçların üzerini tülle örttüğü; haksızlıkların ve zorbalıkların bir alternatif doğru ile meşrulaşıverdiği ibreti alem... Filmin anlatısı; Ukrayna’daki durumu izleyiciden koparmadan – bilmedik bir diyarın alışılmadık dertlerini paylaşır gibi değil, izleyiciye içinde yaşadığı toplumu her nefeste zehirleyen küresel hastalığı fark ettirmek ve bu yolun sonunda düşülebilecek kör kuyulardan birini göstermek hedefiyle kurulmuş.
Donbass sertliğine rağmen izleyicinin üzerine oturmuyor; canlı ve enerjik… Anlatısı izleyenin üstüne üstüne gelip, sıkıştırıp boğmaktansa gerçekle provoke etmeye çalışıyor. En umutsuz ve karanlık anında bile en azından öfkelendirerek izleyiciyi canlı tutuyor - sıkılmasına müzsaade etmeden el büyütüyor. Savaşın gırtlağa takılan sessiz ağırlığı yerine, gürültülü ve kışkırtıcı bir film Donbass... Loznitsa’nın ve görüntü yönetmeni Oleg Mutu’nun belgesel geçmişleri ve uzun planlarının akıcılığı ile film güçlenmiş. Ancak filmin, kök problemleri ortak ama dramatik kurgusunda gevşekçe birbirine bağlı tecrübeleri kullanan yapısı, bazı bölümlerin –mesela düğün sekansı gibi- kendi içinde anlamlı olabilmek için fazla uzamasına neden olmuş. Bazı sekanslar bütüne katkısından büyük bir hacim kaplıyor.
Kültürel fay hatlarının kırıldığı ve akışın sekteye uğradığı coğrafyalar içinde bulunduğumuz hakikat-sonrası dönem galiz yüzünü saklamakta zorlanıyor – hakikat-sonrasının kendini gizleme araçları işlevsizleşiyor, rüşvetleri değersizleşiyor. Olağan akışta; teknolojik oyuncaklar/kolaylıklar, hazcılığın türlü türlü paketler içinde sunumunu sağlayan araçlar, konfor alanları ve sus payları hakikat-sonrasının zehrini şekerle kaplayabiliyor; bu yanılsamalar ve görmezden gelme ödüllerinden kaçmak tek başına birey için büyük bir çaba gerektirebiliyor. İnsanlar ya en başından ya da bir noktada boşa kürek çektiğini düşünüp farkında olmaktan feragat edebiliyorlar. Film daha açılışından baş düşmanına ilk cephesini açıyor, açıkça saldırıyor: Bir patlama alanına taşınan profesyonel oyuncular ve cesetlerin yanı başında kurulan mizansende halktan görgü tanıkları gibi kameralara açıklamada bulunuyorlar- Loznitsa kurmaca haberlerin dişlisi olmuş aktörlere emir kulu diye bakmayacak ve cezasız bırakmayacak... Film daha ilk sahnesiyle ne ile kavga edeceğini açık etmiş oluyor ve tonunu ortaya koyuyor.
Loznitsa’nın filminde, Kafka’nın Ceza Sömürgesinde isimli harika hikayesini akla getirecek kurban-zorba ilişkileri ve kurbanlar-zorbaların beraber besledikleri, diğerlerini dışladıkları çürük ama ortak varlık alanları var. Donbass; bu varlık alanına ait alternatif gerçekler içinde ortaklık kuranların, Ceza Sömürgesindeki mahkum kadar harcanabilir olmayı da kabul etmesi gerektiğini gösteriyor. Yani soruna uyum gösterenler de bedel ödemekten kurtulamıyorlar. Filmin yapımcıları arasında Ukrayna Kültür bakanlığı da var, ancak film izleyici tarafından dengelenebilir bir perspektif sunuyor: Filmdeki üniformaları çıkartmak kolay – tarafları eşleyen çok sayıda düzlemi var. Donbass; bugünün sorunları için sadece geçmişe dönüp yaşanmışlardan dersler ve devalar toplamak, bugünü geçmişten çıkartılan kalıplara sokmaya kalkmak yerine tarihte benzerine hiç rastlanmamış günümüz koşullarının kendine has doğasını, silahlarını, kara büyüsünü, tehditlerini ve hilelerini konu alıp açık etmeye çalışması ile de değerli.
Puan:
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Puanlar, kategoriktir.
Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız.
Çok seslilik her zaman daha iyi!