Ema (2019)

dramyeni.jpg
müziky.jpg
 
Ema.jpg

Yönetmen: Pablo Larrain

Oyuncular: Mariana Di Girolamo, Gael Garcia Bernal, Giannina Fruttero

Ödüller: Venedik F.F. - Unimed Ödülü, Venedik F.F. - Altın Aslan (Aday), Ljubljana F.F. - Slovenya Sanat Sineması Ağı Ödülü

Bence: Ema, Neruda’nın da memleketi olan Şili’nin en büyük liman kenti Valparioso’da sabaha karşı hava yavaştan aydınlanırken üstünden benzin damlaya damlaya alev alev yanan- cayır cayır yakılan bir trafik lambası ile açılıyor. Tözü itibarıyla insanlara ne yapacağını söyleyen, düzenin aracı trafik ışıklarını yakmak kural kırmaktan, düzene itiraz veya kontrole isyan etmekten farklı bir şey… Yakmak bir yadsıma; ortada kırılacak kural bile bırakmamak, düzeni buharlaştırmak, kül ve dumana çevirmek demek. Öyle ki; yakmak, kırmızıda geçme imkanını dahi ortadan kaldırıyor. Filmin odağındaki Ema’nın yerleşik düzene karşı tavrı bu; ortada kırılacak gelenek bırakmamak, yapıyı/tüm yapıları yadsımak … Ema, kendisini beyan edişiyle, var oluşuyla; yeni bir paradigmaya geçişin kırılma anı, yeni paradigmanın sembolü/işareti, yeni düzenin nesneleşmiş hali…

ema5.jpg

 Filmin öyküsü başarısız bir evlat edinmeye yaslanıyor. Profesyonel dansçı ve ilkokulda “bedensel farkındalık” öğretmeni Ema ile Ema’nın dans ettiği topluluğun da koreografı olan kocası Gaston filmin katman katman soyarak göstereceği dinamiklerden de anlaşılacağı üzere yeni evlat edindikleri Polo’ya ebeveynlik konusunda çuvallamışlar. Sonunda Polo’nun Ema’nın kız kardeşinin (yeni teyzesinin) yüzünü yakmasının ardından zaten rüşvetlerle güç bela sonuçlandırabildikleri evlat edinme işlemlerini iptal ettirip Polo’yu sisteme geri vermişler. Polo’nun gidişi Ema ile Gaston’un zaten kaygan bir zemine oturan ilişkisini zorluyor ve zaman zaman birbirlerine karşı çok acımasızlaşıyorlar. Dar anlamda kendi çevrelerinin, geniş anlamda toplumun evlat edindikleri çocuklarını suçlayıp geri verdikleri için onları damgalaması bir diğer baskı ve gerilim unsuru... Ema çocuğunu geri verdiği için büyük bir pişmanlık yaşıyor ve çocuğunu hayatına geri almak için kendisinde nesneleşen 2000’ler tipi sahiciliğe sadık, bireyci, göreci postmodern anlayış üzerinden kurguladığı çarpık bir planı uygulamaya sokuyor. (Planının çarpıklığı tabii tartışmaya açık.)

ema6.jpg

 Ancak filmin anlatısı, öyküsünün arka planını anlattığım satırlar kadar duru ve dolaysız değil; Larrain farklı paradigmaları (geleneksel, modernist, postmodernist) karakterler üzerinden nesneleştirip çarpıştıran, yüzleşmelerden beslenen, müzik ve dansı öge olarak kullanan, çok parçalı ve zaman zaman empresyonistleşen bir biçim kurmuş. Film, özgün biçimini en baştan oturtup yüksek enerjisiyle hızla bir patika bağımlılığı yaratarak dilini yerleştirmiş.

 Marriage Story’deki - twitter’ın artık her köşesine ulaşan- Johansson ve Driver arasındaki kavga sahnesi oldukça teatraldi; yönetmeni Baumbach’ın filmden sonraki mülakatlardaki gururlu tavrı süperrealist ressamların hayattan birebir kopyaladıklarına en küçük detaylar üzerinden övgü beklemelerine benziyordu. Ema’daki tartışma sahneleri ise bir yönüyle karanlık ve şiirsel diğer yönüyle sinematik…Ema (filmi), hayattan kopartıp incelediği parçayı olduğu gibi film karelerine yapıştırmak yerine; aynı parçaya postmodern, modern, gelenekçi ve idealist vb perspektiflerden bakıp, pencerelerden süzülenleri ayrıştırıp, bunları birbirinin karşısına koyarak bir anlatı kuruyor.

ema04.jpg

 Film, dünya üzerindeki farklı paradigmalar arası mücadeleyi resmederken en uygun çarpışma alanını postmodernizm temsili olarak Ema ile modernizmin temsili olarak Gaston’unun arasındaki anlaşmazlıklar sunuyor. Gaston, Ema’dan bir önceki jenerasyondan (12 yaş büyük) ve saçındaki aklarla en iyi günlerini geride bırakmış ve hesaplama, planlama gerektiren, kalıplar ve rutinler kuran gerektiren bir koreografken; Ema’nın postmodernizmin ilk kendini bulduğu sanatsal alanlardan modern dans yapması ve “bedensel farkındalık” dersleri veriyor olması tesadüf değil. Ema ile Gaston çatışsalar da, Gaston bugünün modernistlerinin postmodernizme getirdiği eleştirilen aynılarını Ema’ya ve Ema’nın yaklaşımlarına karşı dile getirse de aralarında kuvvetli ve koparılamaz bir ilişki var… Ve geleceklerini -üvey de olsa çocuklarını- beraberce kaybediyorlar. Gaston kısır, tıpkı iki dünya savaşı ve atom bombasını yaratan modernist dünya gibi o da bir gelecek kuramıyor. Bunun yanında Ema, geleneği tamamen reddettiğinden, her konuda geçişgenken ve hiçbir konuda sağlam bir zemine oturmadığından çocuğa, çocuğun ihtiyaç duyduğu anne rolünde tutunacağı bir dal veremiyor. Deneysel anneliği başarısızlıklarına Gaston’un kısırlığı kadar temel oluşturuyor. Aklın yolunu tutturan, hesaplı ve acımasız Gaston ile dürtüsel, yaratıcı ve yırtıcı Ema’nın sürtüşmeleri son dönemde postmodernizmin sıklıkla galebe çaldığı modernizm-postmodernizm kavgasına Larrain’ın yorumu…

ema10.jpg

 Raggaeton üzerine Gaston ile Ema ve Ema’nın dansçı arkadaşları ile kurduğu “dişi kurt sürüsü” arasında çıkan tartışma bu kavganın tepe noktası olabilir: Gaston, kumpanyadan ayrılıp yine Gaston’un “hapishane müziği” dediği Raggaeton ile sokaklarda dans etmeye başlayan gruba çıkışıyor… Ema ve arkadaşlarının yaklaşımlarını dans ettikleri müzik üzerinden Nietzsche-vari eleştirilerle yerin dibine batırıyor: Sahte özgürlük hissi ile itirazı yatıştıran, isyanı engelleyen, rahatsızlığı maskeleyen, dönüşüme kapıları kapatan, yarayı uyuşturan yöntemlerle kendini kandıranlar… Karşısında kızlardan biri Gaston’a cevap veriyor: Varlık zaten birilerinin orgazmının yan ürünü. Beni var edene (orgazma) sadece dans ederek ulaşabilmek de mutluluk… Yaşamı hazla iç içe girmiş bir mutluluğa indirgiyor ve mutluluğu da hiçbir büyük anlatıya dokunmadan sadece kendisi üzerinden tanımlıyor. Filmin anlatı perspektifi ilginç bir biçimde ikinci yaklaşıma arka çıkıyor.

ema.jpg

 Ema’nın gelecekle bağını koparmaması için Polo’ya ulaşması gerek. Bunun için kurduğu plana göre Polo’nun yeni ailesine ulaşması ve onları tuzağına çekmesi gerekiyor. Yeni baba: Her şeyi iyi ya da kötü diye tanımlayarak karısıyla ilk tanıştıklarında beraberce “bir medeniyet kurmayı” düşlemiş ve son tahlilde tek tanrılı dinlerin kavramsal atası sayılabilecek bir Platoncu. Yeni anne: Ema’nın şehveti ve esnekliğiyle cenneti vadederek büyüleyebileceği bir kapitalist… Postmodernizmin, bu ahlakçı-Hristiyanlık ile kapitalizm koalisyonuna sızması gerekiyor.

ema12.jpg

 Larrain’i tarihe baktığı Jackie, No, Tony Manero gibi filmleriyle tanıyoruz… Şimdi bugünün içinden gelecekle ilgileniyor. Bugünün lime limeliği ve dağınıklığı içinde yek pare ve sert sınırları olan katı bir film beklemek yanlış olur. Ema karakter olarak ekran zamanının uzunluğuna rağmen her izleyicinin kolayca yörüngesine girebileceği, izleyicinin yadırgayacağı tavırlardan azade bir başkarakter değil- bu son talilde Ema’yı sevecek çoğu izleyicin için bile böyle. Olay örgüsünün de izleyiciyi üstünde arkasına bakmadan yürütecek net bir nedensellik zinciri ile örülmüş sağlam bir damarı da yok. Filmin izleyiciye reva gördüğü düşme ya da sürüklenme hissinden izleyiciyi kurtaracak tutunacak bir dalı yok. Bir filmden, o filmin vermeye niyeti olduğundan fazlasını beklememek-istememek gerekiyor. 

eme11.jpg

 Bir noktadan sonra filmin öyküsü filmin biraz ayağına dolanıyor: Filmin yeterince kullandıktan sonra posası kalınca öyküden kopup kendi yoluna gitmesi kanımca daha doğru bir tercih olurmuş. Sonlara doğru öyküyü bağlama güdüsüyle filmin yerinde saydığı yerler var. Ancak Larrain’in bugün ve yakın gelecek üzerine yaptığı özgün tartışma ile, paradigmalar arası çıkarttığı kavga ile, anlatının kurulmasında etkili sinematografi ve ses miksajı ile, baştan sona özne kadın baş kahramanı ile Ema, kişisel Larrain filmleri listemde tepeye kuruldu.

ema9.jpg
Tempometre_6.png
AnlatımınNiteliği_İmgesel_4.png
FelsefiDerinlik_07.png
GorselZenginlik_07.png

Puan:

8.JPG

Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Puanlar, kategoriktir.

Fragman