Sırık (Uzun Kız) – Dylda – Beanpole (2019)
Yönetmen: Kantemir Balagov
Oyuncular: Viktoria Miroshnichenko, Vasilisa Perelygina, Igor Shirokov
Ödüller: Cannes F.F. - Belirli Bir Bakış Sinema Yazarları Ödülü ve En İyi Yönetmen Ödülü, Shakalin F.F- En İyi Kadın Oyuncu Miroshnichenko ve Perelygina paylaştılar
Bence: Ancak büyük bedeller ödenerek kazanılmış ama ülkeyi perişan etmiş – nüfusunun %14’ünü kaybetmiş, daha fazlasını sakat bırakmış, tamamının ruhunu ezmiş büyük savaşın hemen ertesinde 1945 Leningrad’ı… Kemerlerin kemirildiği, süpürge çöpünden ekmeklerin yapıldığı bitmeyen kıtlık döneminde şehirdeki köpeklerin tamamı yendiği için çocukların köpek nedir bilmediği, köpek taklidi yapamadığı zamanlar… Eksilmiş, kırılmış, yeniden canlanmaya, kendine yeni bir “olağan işleyiş” kurmaya zorlanan şehir hayatı ve yeni normlarını oluşturma peşindeki yorgun şehre ayak uydurmaya çalışan uyarana doymuş, kayıtsızlıkla sınanan, ütopyasından geriye kalanları ve varoluş zeminini kaybetmiş bir toplum. Kayıplarının yerine ne koyacağını bilmeyen, bitmek bilmeyen boğaz boğaza mücadeleden artık tükenmiş ancak eşitler arasında daha eşitleriyle geçmişin dertlerini de hala sırtında taşıyan; üstünde yükseldiği sütunları, prensiplerini, doğru bildiklerini ve yanlış bildiklerini, determinantlarını kaybetmiş – tarihsel evrimi devrim üstüne prensiplere alan bırakmayan uzatmalı canhıraş mücadele ile hafızasını kaybetmiş – Hegelyen elbisesini çıkartmış, soyunmuş bir toplum… Tüm ipleri, varsayımları, kararları buharlaşmış; entropisi artmış, insanı çıplak kalmış toplum, içinden iki atomu hızlandırıp kafa kafaya çarpıştırıp ortaya saçılanlara bakarak içeriğini tartışmaya açmak için mükemmel bir ortam sunuyor. Kantemir Balagov, cephe arkadaşı iki genç kadını; Ilya ile Masha’yı çarpıştırıyor ve ortaya dökülen üzerinden sizi-beni tartışıyor. Bir zeminden azade-çıplak sizi, çıplak beni…
İlk filmi Yakınlık - Tesnota (2017) ile günümüz Kafkasya’sındaki sert sosyal iklimi kasvete ve ümitsizliğe bulanmış anlatısıyla izleyicinin yüzüne iki tokat patlatıp 2017 Cannes’dan “Belirli Bir Bakış” Sinema Yazarları Ödülü kazanan Balagov, ikinci filmi Sırık (Uzun Kız) ile bu defa savaşı geride bırakmaya gayret eden Leningrad’a bakarak konuşuyor ve 1991 doğumlu genç yönetmen ikinci filmi ile de Cannes’dan aynı ödülle dönüyor. Balagov bu defa izleyicisine karşı ilk filminde olduğu kadar acımasız değil: Yakınlık boğaza takılan bir kılçıktı; Sırık’ın renk paleti oldukça canlı ve izleyiciye dokunan yüzeyi kasvetten uzak ancak Balagov’un tartışmasının tonu yükseldikçe, filmin derinliği arttıkça izleyiciyi saracak, acele etmeden yayılan, kıvamlı ve yapışkan bir karanlığı var. İzleyici bu karanlığın tam manasıyla ayırdına filmi izleyip üstüne yattıktan sonra, ertesi gün bile varabilir. Bu gecikmeli etkiyi yaratmak için güçlü sinematik araçlara ihtiyaç var.
Iya – namı diğer Sırık- Leningrad savunmasında bir uçaksavar bataryasında görevli bir askerken bir hava saldırısında psikolojik olarak kırılıp zaman zaman geçici felç geçirmesine neden olan bir rahatsızlığa yakalanması nedeniyle orduyu bırakıp sivil geri hizmete, askeri hastanede hemşireliğe çekiliyor. Iya geri geri çekilirken aynı bataryadan silah arkadaşı Masha ise aksi yöne atılıyor; ta Berlin’e kadar Wehrmacht kovalıyor. Iya ve Masha’nın ikiliği ve üzerlerinden kurulan diyalektik Masha’nın savaşın bitmesinin ardından Leningrad’a dönmesi ile filmin ana yelkeni oluyor. Kimi zaman yakarak-yok ederek, kimi zaman üreterek-yaratarak; zaman zaman rolleri değiştirerek birbirlerinin etrafında dönen çift yıldızlı sistemler benzeri bir düzen oluşturuyorlar. İkisinin farklı savaş yaralarının düzene bir başıbozuk öge eklerken, savaş ertesinin yalnızlığa açık ortamı ikisi arasında kolay bir dağılmayı engelliyor. Soludukları toplumun post-travmatik stres bozuğu atmosferi içinde bu alışılmış dışı arkadaşlık bağı filmin etrafında kristalleşerek büyüyeceği çekirdeği oluşturuyor.
Sırık’ın tekrardan yarattığı 1945 Leningrad’ı bir tarihçinin aktaracağı kadar soğuk ve yokluk çeken bir yer değil. Şiirin düz yazıda köşeli ve soğuk duran kelimelere yaptığını, Kantemir’in filmi kendi evrenini doğururken 1945 savaş ertesi sefaletine ve bir ölçüde dönemin Sovyet toplumuna yapmış: Kantermir’in akışı içinde; nesnel gerçeklik içindeki parça parça hallerinden daha melodik, daha harmonikler ve izleyici ile çok yönlü bir ilişki kurmaya hazırlar. Ancak, Balagov’un güçlü biçimlendirme tercihi, dönemin gerçeklerini gizleme, yeniden tarih yazmaya fırsat yaratma amacı gütmüyor. Balagov, yekten söylemeyi ya da parmakla göstermeyi sevmiyor; aksine hissettirmeye çalışan sinematik araçlarını, filmin ruhundaki karanlığı izleyicinin sahne sahne belli belirsiz solumasını, karanlığı yavaş yavaş biriktirmesini sağlayacak şekilde yerleştirmiş. Balagov tercihleriyle filmini ne realizmin soğukluğu ve mesafesiyle izleyiciden kopuk bir mesafede oluşturmak durumunda kalıyor ne de izleyicinin doğrudan duygularına hitap edip melodramın acı-tatlı duygusallık sellerinde boğmak zorunda kalıyor. Biçimlendirme ve hikaye anlatımı beraberce; anlatının izleyiciye Balagov’un dilediği mesafede durmasına olanak sağlamak amacıyla işlevsel kaygılarla kurgulanmış. Bu kullanışlılık Balagov’un sanatının izleyici zihninde çalışmasını - ve umut ederim ki kalıcılığını- sağlıyor.
Balagov sinemasının dili; derinden akan, hemen göze çarpmayan ya da nükteli değil; sinema diliyle bir şey söyleyecekse bunu açık seçik ve olabildiğince duru ortaya koymayı tercih ediyor. Bu tercih izleyicinin işini kolaylaştırıyor. Kompozisyonları kalabalık kursa da olabildiğince parazitsiz ve kenarda kuytuda değil kadrajın genelde orta yerinde oluyor. Mesela; Balagov’un renkleri ile kurduğu dilin söylediklerini ıskalamak ya da yanlış anlamak zor: Zıt renkler kırmızı ve yeşil üzerinden diyalektiğin iki ayağını göstermekten çekinmiyor. Kırmızı-yeşil üzerinden çatışma-uzlaşı; kaos-düzen, Eros-Apollon ikilikleri; Iya ile Masha’nın üzerinden kurulan iki kutuplu devinimde bir görünüp bir kaybolarak filme yakıt sağlıyorlar. Balagov, yeşil-kırmızı çatışmanın arasına beyazı; zaman zaman kavgayı ayırmak için, zaman zaman tepkisizliği, kayıtsızlığı veya tarafsızlığı göstermek için, zaman zaman da aristokrasiyi temsil etmek üzere kullanıyor.
Beanpole, ötenazi, kayıtsızlık, zeminsiz dünyada anlam yaratmak, duygusal tükenmişlik, moral yıkıntı, yardımın sınırları üzerine de tartışıyor. Zor bir dönemde, zorlayan olayların içindeki, zor ilişkilerle ilgilense de yarattığı evrenin çetinliğinden dolayı mızmızlanmıyor. İzleyiciye kendini acındırmıyor; kötümser bir atmosferden uzak durarak gelecekle de ilgilenmiyor. Geleceğe bakışı da ifadesiz; kayıtsız... Söyleyeceklerini bugünde söylüyor, geleceğe ve onunla beraber büyüyen kaygıya alan vermiyor.
Ben !f’te açılış filmi olarak izledim –üstüne 9 günde 20’den fazla film izledim. Ancak kanımca önünden ardından hemen filmler izlemeden Sırık’a zaman tanımak ve zihinde işlenmesine izin vermek gerek. Yılın son çeyreğine yaklaşıyoruz; Sırık yılın şimdiye kadar en iyi filmlerinden biri..
Puan:
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Puanlar, kategoriktir.
Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız.
Çok seslilik her zaman daha iyi!
Bonus:
Kantemir Balagov’un ilk filmi: Yakınlık – Tesnota – Closeness (2017)