Söğüt – Vrba – Willow (2019)
Yönetmen: Milcho Manchevski
Oyuncular: Sara Klimoska, Natalija Teodosieva, Kamka Tocinovski
Bence: Söğüt; insan olmanın kırılgan kabuğundaki çatlaklardan birini - belli bir çağa özgü olmayıp tarihin herhangi bir döneminde bir düğüm gibi zuhur edebilen bir sorunu, aynı coğrafyada belli bir tarihsellik içinde ancak farklı paradigmalar altında düşünüyor. Soruna, insan ilişkileri bağlamında akla Herakleitos ve Deleuz’ü getirecek biçimde bir “fark ve tekrar” üzerinden yaklaşıyor. Burada tekrarlanan akıştaki arıza-adaletsizlik-adikia; çocuk sahibi olamamak ve bunu başta kadın, sonra aile olmak üzere toplumsal ilişkiler yumağı üzerinden tartışıyor. Film perspektifini kadına çevirmiş; döngüsellikler ve her tekrarda ortaya çıkan farklara – bu farklar üzerinden de çağlara, dönemlerinin anne olmak isteyen kadınların içinden bakmaya çalışıyor. Üç parçalı filmin üç merkezindeki üç kadının içinde yaşadıkları yapıların dayattığı geleneklerin, işleyişlerin ve kuralların içinde çözümsüzlükle verdikleri mücadeleler yapıları eğip büküyor, hatta kırıyor, dönüştürüyor ve bu mücadele, genel tonu yumuşak Söğüt’e epik bir nota katıyor.
Söğüt üç parçalı; her bir parçasında sorunun ayrı bir paradigma içinde iyice köklenmesine ve tıkanıklıkların iyice belirginleşmesine izin veriyor. İzleyici, tıkanıkları ve bu tıkanıkların yol açtığı meşum sonuçları bireysel unsurlarda, kararlarda ya da ilişkiye özgü dinamiklerde aramasın diye anne baba adaylarının tümü, içinde bulundukları toplumsal yapının izin verdiği ölçüde temiz ve iyi kurgulanmışlar. İlişkiler de hep derin bir sevgi ve/veya aşk üzerine kurulmuş. Mesela film, ikinci hikayenin baba adayı taksi şoförü Kuzmanovic’in ne kadar “iyi” ve “ahlaklı” olduğunu göstermeye 15 dakika harcıyor; para için kuralları bükmüyor, karıştığı kazadan kaçmıyor üstüne hafif yaralan adam hastaneye kaldırılmasına rağmen yağmur altında uzun süre maç izleyen polisleri bekliyor, bu esnada da Rodna ile aşkları tohumlanıyor. Üçüncü hikayede anne adayı, konuşmayı reddeden, hiçbir duygu belirtisi göstermeyen yeni evlat edinilmiş çocuğuna karşı bir an olsun ideal tavırdan sapmıyor. İlk hikayedeki genç çiftin birbirleriyle tam dayanışma içinde olduklarına ve birbirlerine karşı bir hayat ortaklığından öte bir büyük sevgi beslediklerine izleyici ikna olsun diye fimin açık bir çabası ve yatırımı var.
Filmin, eşit süre verip aynı miktarda yatırım yapmadığı üç dönemden ilki geleneksel dönem: Ortaçağ’da Makedonya kırsalında (merkez) Hristiyan kültür çevresinde hala canlılık gösterebilen (öteki-çevre) pagan köklerinden kopmamış batıl inançların devri... O coğrafyada dönemin ruhunu temsil eden, 5 yıldır çocuk hasretiyle yanan karı koca, başlarına gelen uygunsuzluğa son çare olarak bir sistem dışı kocakarı-cadı-mephisto ile anlaşma yapıyorlar. Çocuk yapabilmek aynı zamanda geleceği olmak demek, gelenek içinde sıkışıp tıkandıkları yerde (geleneksel dönemin sıkışıp tıkandığı yerde diye de okunabilir) dönemin ahlak anlayışının temiz ve doğru bulduğu yoldan uzaklaşıyorlar; geleceksizlik onları lekeli bir anlaşmaya sürüklüyor. İnsanların altında gerçek ya da fiktif bir zemin sermeyi başararak geleneksel yapı, pratik sorunlara karşı çaresiz ve dışarıdan-daha da geçmişten- bir ortaklık arıyor ve sonunda bir gelecek olasılığı ufukta beliriyor. Çift, çocuğa geleneksel değerler ışığında babanın babasının adını vermek isterken, dönemin medeniyetinin ötekisi pagan-cadı onu dönüştürmek istediği karakter özelliklerinden birini vermek istiyor. İsim vermek tanrısal; anlaşmanın sınanacağı ve geleceği kimin yaratacağının kararının verileceği çatallanma anı bu an... Gelenek, bu iç çatışmada kendini kuran ahlaki kodu da kırarak anlaşmayı bozuyor.
Alternatifi tamamen ortadan kaldırırken, kendi geleceğini de lanetliyor. Bir sahnede Manchevski, bebek Kuzman ağaç gölgesinde ağlarken karı koca güneşin alnında öküzlerini kamçılaya kamçılaya yokuş yukarı topraklarını sürerken göstermiş , geleneksel düzenin bireyi zorlayan ve doğayla doğrudan fiziksel mücadeleye dayanan yapısını vurguluyor. Doğaya hükmedemeyen ve zora gelince kendi temellerini kendi sarsan geleneğin lanetli geleceğini de yine doğa söndürecek.
İkinci hikaye ile film, günümüz Üsküp’üne geliyor. İlk hikayedeki bebeğin adı Kuzman’ken ikincide babanın soyadı Kuzmanovic; slav isimlerindeki –ovic takısı oğlu anlamına geliyor. Akla Kant’ın aydınlanma nedir sorusuna verdiği cevabın gelmesi muhtemel; “İnsanın kendi kusuru olan ergen olamama halinden kurtulmasıdır”. Aydınlanma üzerine inşa edilen modern dönemin genç adamı Branco Kuzmanovic, geleneğin çocuk Kuzman’ının yüzyıllar sonra olgunlaşan ”–oğlu”. Taksici Branco ile kasiyer Rodna modern dönemde çocuksuzluğun çaresini modernizmin gereği tıpta arıyorlar; modernizm onların sorunlarını çözer çözmesine ancak yine kendine has bir bedelle: Zihnen ve bedenen engelli, sağlıklı bebeğin de hayatını tehlikeye atacak bir ikizle... Sağlıklı çocukla beraber büyüyen filmin habis gördüğü ikiz kardeş; modernizmin tüm sorun çözme yıkıp daha iyisini yapma gücüne rağmen, sonunda insanlığı bedenen faşizme ve atom bombalarına, zihnen kapitalizmin küresel hakimiyetine götürmesine işaret ediyor. Branco ile Rodna, modernizmin farklı yaklaşımlarını temsil ediyorlar ve aralarını ikinci çocukla ilgili yaklaşımları açacak. Rodna daha özgürlükçü ve esnek reformist bir yaklaşımla bu iki çocuğu ayırıp sağlıklı olanla yürümek isterken, Branco, içinde doğduğu, edindiği ortodoks modernizme var gücüyle tutunmaya çalışacak. Sonunda çiftin etrafını saracak olan modern sorunların ötesinde, Branco’nun Rodna’ya olan sevgisine, çalışkanlığına, fedakarlığına ve “prensiplere dayanan “iyiliğine” rağmen modernizmin beyaz-erkek egemen tavrı filmin modernizmin erkek egemen yüzünü terk etmesine neden olacak. Bu tartışmalar ve mücadeleler altında film, ortodoks modernizme de gelecek vermez.
Üçüncü hikaye, ikinciden çok uzaklaşmaz. Rodna’nın kız kardeşi Katherina üzerinden bu defa bir modernizm sonrası geçiş peşine düşer. Modernizmin yıkıntısı postmodern dönem zor geçer. Postmodernizm kendi çocuğu, geleceği yoktur, alternatif çözümlere ancak o ulaşabilir - evlat edinir. Ancak gelenekten modernizme geçişte geçmişi tamemen geride bırakıp yepyeni bir düzen kurarken, bu defa filmin anlatı perspektifinin övdüğü düzene geçerken modern dönemle ilişkisini tamamen kesmez: Rodna da oradadır ve bu yeni düzende hem bir rolü hem de bir geleceği var.
Film; çok kültürlülüğü, kadının özneleşmesini savunur; erkek egemenliği tamamen kırılmıştır. Hikayede biriken sorunların aşılmasına ancak geçmişin kast sistemi kırılınca, eril hegemonya kaybolunca izin verir; çok kültürlülükle kucaklaşma sorunun aşılmasının anahtarıdır. Modernizmin sorunları için kimi postmodern yaklaşımları, postmodernizmin hakikat ötesine düşmemesi için modernizmi kullanır. İki kız kardeş birbirlerine dayanırlar. Günümüzde çeşitli coğrafyalarda modernizmin ve postmodernizmin sorunları beraber yaşanıyor. Bunlardan biri Türkiye, biri filmin geçtiği Makedonya...
Puan:
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Puanlar, kategoriktir.
Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız.
Çok seslilik her zaman daha iyi