Tarihe Barbarlar Olarak Geçsek Ne Olur Sanki – Îmi Este Indiferent Daca în İstorie Vom Intra ca Barbari - I Do Not Care If We Go Down in History as Barbarians (2018)
Yönetmen: Radu Jude
Yıldızlar: Ioana Iacob, Alex Bogdan, Alexandru Dabija
Ödüller: Karlovy Vary F.F. - Kristal Küre/En İyi Film
Bence: Film adını, İkinci dünya savaşı döneminde Almanya’nın müttefiklerinden Romanya’nın Conducător’u (Şef’i) Antonescu’nun 1941 yılında bakanlar kurulunda sarf ettiği cümleden alıyor. 2015’te Berlin’de “Aferim!” ile En İyi Yönetmen ödülü alan Radu Jude, ülkesi Romanya’nın soykırımdaki payının Rumen halkı, devleti ve ruhu tarafından görmezden gelinişini, katliamların sorumlularının hatırlarının hala itibar görmesini, toplumun devletin ya da kendi kendine söylediği yalanlara sarılıp hep tertemiz kalma gayretini kendine dert - hatta düşman edinmiş. Jude basbayağı öfkeli; öfkesindeki samimiyet ve Jude’un rasyonel yaklaşımı filmin hem ateşli, hem entelektüel olarak besleyici, hem empati kurulabilir ve duygusal olmasını sağlamış.
Jude, meta-kurgu bir anlatı kullanmış ve filme alteregosu olarak bir tiyatro yönetmeni Mariana’yı (Iona Iacob) yerleştirmiş. Hatta aktris Iona Iacob filmin başında kendini ve filmi tanıtıyor. Tarihe Barbarlar Olarak Geçsek Ne Olur Sanki (TBOGNOS), entelektüel ilgisi felsefe ve düşünce tarihine yönelmiş izleyici ile arasını daha iyi tutmasını sağlayacak tartışma zeminleri üzerinden sekerek ileriliyor ve zaman zaman üstten bakıp didaktikleşebiliyor. Aktarım kanalı ve içeriğin paketlemesi kimi zaman kitaplarınkine çok yaklaştığı oluyor. Ancak Jude karşı ağırlık yapsın diye filminin tonunu yumuşak, renkli, nüktedan, taze ve zaman zaman flörtöz yapmış. Acı ilacı şeker kaplamış – ancak ilaç hala orada.
Mariana, şehir meydanında canlandırmalar da içeren bir tarihi gösteri planlar; kamu görevlilerinin ve gösterilere katılan halkın alışık olduğu Rumen tarihinin şanlı(?) sayfalarından birini işlemek yerine, Romanya’nın dönemin önemli Yahudi yerleşimlerinden Odessa’yı ele geçirdiğinde yaşanan katliamı – on binlerce Yahudi sivilin intikam almak için yakılarak infazını- anlatmak ister. Mariana üzerinden Jude, sahnelemeye hazırlık süreci boyunca toplumun ve devletin belli bir ortaklıkla tarihin üstünü örtmelerinin ve bugünün post-hakikat döneminin bu örtüye nasıl davrandığının, nasıl kalınlaştırdığının üzerine eğiliyor. Bugünden düne bakarken baştan bir ön yargı, bir meyil ve tarafgirlik yaratan, milliyetçi cereyanların etkisini güçlendiren aldatma mekanizmlarını bulup kırmak üzere bir entelektüel sürek avı başlar.
Mariana, prodüksiyonda figürasyon olarak yer alan halkla, diğer aktörlerle, arkadaşlarıyla ve hatta sevgilileriyle farklı farklı cephelerde mücadelelere girer- Jude’a derdini açmak için düşünce balonları oluşturma fırsatları doğar. Ancak belki de en büyük gerilim hattı ve en derin entelektüel tartışmalar Mariana’nın işini kontrol eden devlet görevlisi Movila (Alexandru Dabija) ile Mariana arasındadır. Jude tartışmayı derinleştirebilmek için kendi yarattığı en büyük rakibini – şeytanın avukatını da – ileri derecede entelektüel olarak kurgular.
Film ve idealize tartışma ortamları,“Tamam Almanlar bunu yaptı ama Ruslar da Dresden’de onlardan aşağı kalmadılar” gibi “mukayeseli önemsizleştirme” ve benzeri ayrımcı-milliyetçi fikirlerin önce var olmaya cüret edebilmesine sonra kabul görebilmesine kapı aralayan tuzakları, ön yargı ve baştan yönelimleri (bias) izleyicinin gözüne sokuyor. Bilmek ve farkında olmak bu zihinsel zehirlerin panzehiri...
Nazilerin en az Yahudi Soykırımı kadar gaddar Namibya’daki Herero Soykırımı’nın, Belçika’nın Kongo Soykırımı’nın ve benzeri insanlık suçlarının ve acıların unultulmasını açıklayan “katliamlar hiyerarşisi - tarihi Darwinizm” gibi ikiyüzlülükten kurtulmak için bertaraf etmemiz gereken kolaya kaçmaları gözümüze sokuyor ve bu toprakları ve insanlarını da kendi üzerilerine düşünmeye davet ediyor.
Mariana sansürün üzerine gittikçe Jude kendince sorunun kökeniyle izleyiciyi yüzleştiriyor: Sorun devletten ve onun araçlarından çok izler-kitlede, yani halkta. Buna “izleyici sorunu” deniyor; görüş ayrılıklarının, karşıt fikirlerin rasyonel bir zeminde çarpışması ile çözüme ulaşmasını engelleyen, yargısına başvurulan izleyici kitlesinin rasyonellikten uzak durup baştan kendilerini bir tarafa angaje edip karşı argümanlara kulak tıkaması ve yakın olduğu tarafın tutarsızlıklarını görmezden gelmesi durumu... Mariana’nın telin edilsin, faşizmin doğurduğu insanlık suçları hatırlansın ve aşağılansın diye sahnelemeye uğraştıkları izleyiciye kavuştuğunda ayrımcılıkla ilgili ayıp duvarını çoktan aşmış halkın yarısı tarafından alkışlanıyor. Jude’nin peşinde olduğu esas trajedi de bu... Romanya’nın En İyi Yabancı Dilde Film Oscar Ödülü adayı...
Puan:
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Notlar nümerik değil, kategoriktir.
Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız.
Çok seslilik her zaman daha iyi!