Yangın Yeri – Wildlife (2018)
Yönetmen: Paul Dano
Yıldızlar: Jake Gyllenhaal, Carey Mulligan, Bill Camp
Ödüller: Toronto F.F. - People’s Choice Ödülü
Bence: Kan Dökülecek – There Will Be Blood (2007), Çakı Gibi - Swiss Army Man (2016), Küçük Gün Işığım – Little Miss Sunshine (2006)’dan hatırlayacağınız aktör Paul Dano ilk yönetmenlik deneyiminde Richard Ford’un romanını beyaz perdeye uyarlamış. Dano, anlatımda öznel – ve kısıtlı- bir perspektif kullanmış ve filmini çekirdek haliyle bir denge bulamayan Brinson ailesinin tek oğlu Joe üzerinden izleyiciye sunuyor. Dano izleyiciye filmi sadece Joe’nun (Bill Camp) gözünden aktarmakla kalmamış, Yangın Yeri’ne girmek için Joe’nun duyguları, zihni ve beklentilerinin içinden geçmek gerekiyor: izleyici filmi Joe’nun malumatıyla, Joe’nun ruh haliyle, Joe’nun umutları, kızgınlıkları, sabrı ve hayal kırıklıkları ve dönüşümü vasıtasıyla tecrübe ediyor. Bu öznel anlatımın bir sonucu olarak izleyici, öykünün gidişatında daha büyük rol sahibi anne Jeannette (Carey Mulligan) ve baba Jerry’in (Jake Gyllenhaal) içsel yolculuklarını tam bir netlikle takip edemiyor - arada sıkışıp büyüyen Joe izleyiciye bütünüyle açıkken. İzleyicinin Jeannette ve Jerry’in kimi kararlarına anlam verememesi, belirleyici anlarda zaman zaman Jeannette’in, zaman zaman Jerry’nin nedensellik silsilesinden kopuşlarına öfkelenmesi, hatta yabancılaşması mümkün. Bu bir zayıflığın işareti değil; aksine aslında Yangın Yeri’ni gerçekle öpüştüren, güçlü kılan yönü..
Aslında hayatın doğal akışının duruluktan uzak doğasına, karmaşıklığın yanında gelen irrasyonel kararlara, aklın yolunun dışında bireysel tercihlere perde dışından hepimiz alışığız; ancak damarlarımıza işlemiş Hollywood’un her yerde karşımıza çıkan nedensel silsileleri, filmlerdeki en gerçekçi tepkilere toleransımızı zaman içinde düşürebiliyor. Yangın Yeri’de Hollywood’un izleyicinin zihnine gömdüğü biçimsel beklentilerin doyurulmaması bir taraftan izleyiciyi rahatsız edebilecekken diğer taraftan filmi gerçeğe yaklaştırmış. Yangın Yeri, kolaycı ve formülcü Hollywood’un aksine olay örgüsü kırıklarına-deliklerine, nedenselliğin hayatta olduğu gibi kaybolduğu anlara ve her şeyi bilmeme durumuna yer açan, standardizasyona karşı duran modern sinemaya daha yakın duruyor.
Yangın Yeri, başına gelenleri “çok fazla beğenilmesine” bağlayan ve deneme açlığı bitmeyen Jerry, üzerine bir gece düşündüğü konularla her yöne savrulmaya açık dengeleri birbirlerine teyellenmiş Jeannette ve sabırlı, kabiliyetli ve doğruyu-iyiyi-en iyilemeyi temsil eden oğulları Joe’nun seyrek nüfuslu, doğayla iç içe Montana’ya taşınmalarıyla başlıyor. Ailenin bu ilk eyaletler arası taşınma tecrübesi değil ve aynı öncekiler gibi Jerry’in yeni işi sebebiyle buralara savrulmuşlar. Jerry karakteri gereği yine işini kaybedip, geri alabilecekken gururunun baskın gelmesiyle hepsinin dertlerini sona erdirecek fırsatı elinin tersiyle itmesi ailenin içinde yavaş yavaş büyüyecek bir yangının ateşini yakıyor - süreç zorlayıcı olsa da adım adım Joe’yu büyütecek, hatta anne-babasının karşısında ebeveynleştirecek. Bu esnada Montana dağlarındaki uçsuz bucaksız ormanlar tutuşuyor. Bu noktadan sonra mikro perspektifte aile bağlarındaki makro perspektifte uçsuz bucaksız ormanlardaki yangın Dano’nun anlatısı içinde birbirlerini beslemeye, birbirleri yerine konuşmaya başlıyorlar.
Ateş ve yaklaşan tehlike bağlantısı, Dano’ya Montana doğasını filminde bir öge olarak kullanma fırsatı sunmuş ve dilinde önemli bir unsura dönüştürmüş. En büyük ve en küçük arasındaki gidip gelişler ve paslaşma filme içsel bir tempo kazandırmış ve Dano’nun kendine özgü bir anlatı kurmasına yardımcı olmuş. Dano, motifler oluşturup – okul otobüsünün gelişi, kapı dışından dinlemeler vb – ve oturttuğu motifleri değişen durumu göstermek için kırması ile; ABD’de 1960’ların politik arka plan kullanması ile; bir arka plan ışığı ile umudu anlatabildiği ve masadaki bardaklar ile çevresinde oturanlar arası hiyerarşiyi hissettirebildiği sinematik dilbilgisi ile, söylettirmek yerine sinema diliyle anlatmayı öncüleyen tavrı ile filmini güçlendirmeyi başarmış. Bir ara melodrama dönüşüp, duygu kapanına dönüşecek diye korktuğum film ilerledikçe sinematik anlamda değerlenip güçleniyor.
Jerry ve Jeannette’in beraberce bir fasit daire yarattığı doğru ancak burada Dano’nun Jeannette’e yaklaşımı özel ilgiyi hak ediyor. Her ne kadar öznel perspektif, Joe harici karakterlerle izleyici arasına mesafe koysa da Jeannette’in dönüşümü Zeki Demirkubuz’un acımasızca savurduğu kadın karakterlerinin dönüşü kadar hızlı ve sert… Jerry ile beraber ikisinin günahlarını tarttığımızda film her zaman erkekleri mağdur gösteren Fransız şiirsel romatizmini hatırlıyor. Tabii izleyici için filme açılan kapının ve iyi sembolünün Joe olduğunu hatırlarsak, filmin çatışmada tarafsız kalmayıp tarafını hafiften sezdirmeye çalıştığını düşünüyorum.
Puan:
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Puanlar, kategoriktir.
Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız.
Çok seslilik her zaman daha iyi!