Nesnel ile öznelin arasındaki gerilimi dindiren bir tedavi olarak: Polisiye Romanlar

Dünyada, suç-polisiye roman satışlarının, toplam roman satışları içinde payı oldukça yüksek: Ülkeden ülkeye %25 ila %40 arasında değişiyor. Belirsizlikler ve şüphelerle dolu günümüz dünyasında polisiyeler, sebep-sonuç ilişkilerinin en dolaysız, nedensellik zincirlerinin en sıkı olduğu türlerin başında geliyor. Bu dolaysızlık, bir duruluk talep ediyor; polisiyeler fazlalığa en tahammülsüz tür ve yağsızlık polisiye romanın temposunu da yüksek tutuyor. Polisiye romanlar, çoğunlukla öznellikten ve dolayısıyla belirsizlikten uzak yapılar kuruyor; okuruna her şeyin sorumluluğunu yükleyebileceği failler ve olan bitenin nedenlerini adım adım geçmişe doğru  sürebileceği bağlantılar veriyorlar. Okura, başka yol tutturmanın sonuçlarını asla bilemediği, ucu hep açık kendi hayatının uzağında dinlenebileceği, varsayımlarla uğraşmayacağı temiz, tozsuz bir net alan açıyorlar.

 Genel kanının aksine polisiye romanın okura enerji sağlayan yakıt deposu, suçu kimin işlediğinden ziyade niye işlediği sorusu ve bu niye geçmişe doğru izi sürülebilir bir ilişkiler ağını (insanlar arası, insanlar ve motivasyonları arası, insanlar ve ihtiyaçları arası) ortaya koyuyor. Polisiye romanlarda anlatı kendini tekrar edebilen kalıpların sıklıkla kullanıldığı ve türün uylaşımları üzerinden yüzeyde kurulurken; türe ait romanlar doğaları gereği iç çatışmalar, karakter dönüşümü, duygusal ihtiyaçlar gibi derin bir yapı gerektiren ögelerden uzak durabiliyorlar. Böylelikle enerjilerini ve zamanlarını içsel evrimlere harcamak yerine; işleyen düzeni vuran dışsal şoklara (misal bir cinayet), ortaya çıkan düğümlere ve çözümlerine harcıyorlar. Öznellikten uzaklar; iyi tanımlanmış ve açık bir soru (suç) ve net bir başarı kriterleri (olayın çözülmesi/katilin bulunması/kaçırılanın kurtarılması vs.) ortaya koyuyorlar.

 Türün tanımı gereği her polisiyenin yöneldiği, okura “Hah!” dedirttiği, gizemin iplerinin çözüldüğü, merakın yerini doyuma bıraktığı bir aydınlanma anı var. İçinde bulunduğumuz dönemde bilgi miktarının eksponansiyel artması ile birey, kendi karar süreçlerinde artık mevcut verinin tamamına ulaşamıyor. Uzmanlaşmanın etkisiyle, her sorun karşısında akıl yürütmenin imkansızlığı ile karşı karşıya ve kanılarımız ve inançlarımız üzerinden kendi uzmanımızı seçip uzman görüşlerini karar süreçlerimize sokmaya başladık. aydınlanma anlarımız yok; her şeyde karar içsel bir belirsizlik üretiyor. Rasyonelizmi duvara bu içsel belirsizlik çarptırdı. Ulaşılmaz - ancak baskı ile kabul ettirilebilen - “gerçeklik” yerine, gerçekliğin zihnimize düşen  gölgesinden ürettiğimiz kendimize has “hakikatlerimizle” yaşadığımız bir çağdayız. Polisiyeler, kurdukları evreni nedensellikle örüp, evrenin tamamını köşe bucak okurlarına açıyorlar. Okur bu küçük edebi-evren içinde duruma vakıf olma düzeyine erişip farkındalık açlığını doyurabiliyor. O edebi-evrende gerçeklik ile hakikati birbirinin üstüne koyarak, nesnel ile öznelin arasının açılmasından doğan gerilimden sıyrılabiliyor.

 Felsefi ya da edebi kasların gelişmesine imkan veren diğer türlerin yanında suç-polisiye türüne biraz tepeden bakılsa da polisiyelerin kimileri için çağımıza dair bazı rahatsızlıklara derman olarak kullanılabileceklerinden rahatlıkla söz edilebilir.

Kaynak: sabitfikir Eylül 2019, Kararsız Okur-idefix