Distopik Dünyalar Kuran Romanlar
Ütopyalar bugünden geleceğe uzanan, her şeyin mükemmel, herkesin mutlu olduğu kurgusal yerler. Ütopyada sosyal adalet tam manasıyla sağlanır ve toplumun tüm bireyleri tarafından içselleştirilmiş ilkelerle sürdürülebilirlik garanti altına alınmış olur. Mükemmelin olanaksızlığı ve ideal toplumun ancak kurgusal olabilmesinden hareketle ütopyalar da kurgusaldır, hedefleri gösterir. Ütopyaya uzanan yolun başı bugünde ama ütopyanın kendisi teorik olarak sonsuzdadır. Edebi ütopyalara baktığımızda ütopyaya uzanması planlanan yollar bugünün hayata geçmiş ya da geçmemiş sistemlerinin iyileştirilmesi yoluyla kurulur – yazarlar bildiklerini parlatırlar, bir kuantum sıçramasıyla toplumu ütopyaya ulaştırmazlar. Distopyalara giden yol, ütopyaların radikal iyimser yolunun aksine kötümserdir. Distopik gelecek kurguları adaletsizlik ve umutsuzluk (ve çoğunlukla baskı ve çaresizlik) karakterlidirler. Zaman zaman geri dönüşü imkânsız hale getirmek için bugün ile distopik gelecek arasına yıkıcı bir kırılma; bir topyekün savaş veya insan eylemlerinin sonucu ortaya çıkmış bir doğal afet konur.
Distopyaların insanlığa bütün katkısı; ulaşılabilecek olası geleceklerden en habislerini bugünden deneyimlememize imkân vermeleri. Bugünü değiştirmek hala elimizdeyken; bir gelecek simülasyonu yapıp işler pek de iyi gitmezse olabilecekleri duyumsatırlar.
Toplumlar, dışarıdan kültürel ve ekonomik bağlar ve karşılıklı bağımlılıklar üzerinden diğer toplumlar ile; içeriden kendisini teşkil eden kurumlar, araçlar, alt kültürler ve tek tek bireyler ile etkileşim halinde dinamik sistemler… Geleneksel toplumun gerilemesi, teknolojik ilerlemenin ivmelenmesi ve kendini sürekli bir yadsıma, yıkıp yeniden yapma ile tanımlayan (bazen buna ilerleme diyen) modern toplumun inşasıyla toplumlar, bir içsel oynaklık/hareketlilik kazandı. Bu hareketlilik içinde geminin burnu zaman zaman kayalara dönebiliyor; böylesi zamanlarda, beşer toplu olarak şaştığında toplum ortaya çıkan faturayı da ödenmemekte diretirse bir krize girebiliyor. Birden çok yapısal sorun bir fasit daire yaratıp kendi kendini besleyen bir süreçle krizleri sonu kestirilemez şekilde derinleştirebiliyor.
20. Yüzyılın hayal kırıklıklarıyla parçalanan benliği ile günümüz insanı sadece kendi gibilerle ilişkiye geçmeye yönelirken; toplumların içlerine kapanması eğilimi, bir uzlaşı zemini olabilecek toplumlar arası kurumlar ve sahih diyalog kanalları günden güne zayıflıyor. Toplumsal sorunlar yetmezmiş gibi tüketim toplumunun hoyrat enerji kullanımı, yaygın “yararı bana – zararı herkese” hesabı ile küresel ısınma tehdidi günden güne büyüyor. Toplumsal ve ekolojik denge bu denli tehdit altındayken distopik romanlar dünyanın bodoslama gidebileceği nahoş geleceği gösteren erken uyarı sistemleri olarak bugün her zamankinden daha değerli olabilirler.
Kaynak: sabitfikir Haziran 2019, Kararsız Okur-idefix