Bellek ve Edebiyat: Hatıratlar ve Günceler
19. yüzyılda yaşayan Fransız düşünür Henri Bergson, varlığı maddeyle değil; bilinç, süre ve bellekle ilişkilendirir. Nedenselliklerin sardığı, ölçülebilir zamana ait nesnel alana dair mekanik ilkenin varlığa egemen olmadığını göstermenin peşindedir. Maddi alanın zorunluluğuna karşıt olarak hareket – ve yaratımı- maddi alanın dışında değerlendirir ve bunu zihne/tinsel alana taşır. Bu bağlamda Bergson’un zamana bakışı belirleyicidir. Ona göre, kronolojik zaman fiziğin konusudur ve ancak bilimsel bilginin üretimi için geçerlidir; varlık ve “hayat bilgisi” için zaman nitelikseldir; Bergson işte buna süre der. Süre, mekan gibi sayısallaştırılamaz ve bölünebilir de değildir: Bir mekan parçalara bölünürse her bir parça anlamlıdır ama bir çiçeğin açılışını izleyen bir zihin için zaman/süre böyle bölünmez – çünkü süre oluşla ve varlıkla ilişkilidir. Bu oluş gerçekleşirken, bellek algıyı koşullar ve zihinde bilinç ve süre ile beraber varlığı kurar. Bergson’a göre bellek yaşayan bilinçtir ve süreyi doğrudan kavrayan bilincin eylemidir. Bellek, geçmiş deneyimleri şimdiyle buluştur ve dolayısıyla geçmiş bugünde yaşanır. Geçmişin ana taşınması ile – yani bellekle- düşünceye yaratıcı bir oluş katılır; yaşanılan tüm deneyimlerin birikmesi ve ortak bir üretime geçmesi bellekle sağlanır.
Paul Ricoeur’e ise belek üzerinden bir aynılık-başkalık diyalektiği kurar böylece bellek hem verdiğimiz sözü hatırlamak üzerinden kimliğin sürekliğini (aynılığı) sağlar hem vaatler ile geleceğe bağlanıp başkalığı ve değişimi de mümkün kılar. Hatıra paradoksaldır; çünkü yokluğun varlığıdır: Artık tamamen kaybolmuş bir şeyin elimizdeki tek varlık modudur. Yok olanın temsilidir; böylece olayın kendisi değil, özne tarafından yorumlanmasıdır. Beni ben yapan bir birikim olarak bellek; kimliğimi kurar ve kişisel kimlik zamansal kimliktir; kimliğimiz hatıralarımızın uzandığı yere kadar gider. Bellek, geçmişten gelen bir aynılık üretir, bu belleğin pasif boyutu ile ilişkilidir. Bellek, geçmişin tarihteki izleridir ancak öznenin katılımıyla artık sadece iz değildir, belleğin pasif boyutu dışında anemnesis boyutu, unutma-hatırlama ile ilişkili bir boyutu vardır. Hatırlama çabasıyla bellekle aktif ilişkiye geçilir, orada bilfiil aranır, eylenir. Arayış/amaç bir doğruluk arayışına dönüşür. Bir olayı hatırlamak, ona doğru gitmek ona doğru yürümektir. Burada olan geçmişin geri gelmesi ve uygulamaya geçmesidir. Belleğin bir doğruluk iddiası ve beni bilgiye götüren boyutu vardır. Belleğin, kimlik kurmasının ötesinde değişime yol verecek aktif bir işlevi vardır.
Bu ay hazır dergi yüzünü geçmişe dönmüşken, biz de bellek üzerinden Bergson ile Ricoeur’e misafir olalım ve belleğin edebi alanda cisimleşmiş nesneleri olarak hatıratlar ve günlüklerden değerli bulduklarımızdan bir konstelasyon yapalım istedik. Haydi geçmişi çağırmaya.
Liste:
1. Uzak Dağlar ve Hatıralar – Orhan Pamuk
a. “Her günün bir anlamı olmasını istemek de bir hata…”
b. Pamuk’un 14 yıllık, üzerine resimlerde çizdiği, dönüp dönüp eski sayfalarına yeni notlar eklediği cep defterinden seçmeler
2. Bilinç Tene Kuşanınca – Susan Sontagü
a. İlk cildi Yeniden Doğan adıyla yayımlanan günlüklerinin ikinci cildi
b. “Edebiyat “sözcükler” aracılığıyla “sözcüklerin yetersizlik hali”ni yaratmaya çalışır.”
c. “Düşünce asla ağır değil, ona eşlik eden endişe ağır.”
3. Hapishane Öncesi Yazılar – Antonio Gramsci
a. Mussolini rejimi Gramsci’yi hapishaneye atmadan önceki yazılarından oluşan seçki
4. Kar Yağıyor Hayatıma – Selim İleri
a. İleri’nin anılarında; Afife Jale, Ahmet Muhip Dıranas, Azra Erhat, Behçet Necatigil, Belgin Doruk, Cahide Sonku, Cahit Uçuk, Diclehan Baban, Feriha Tevfik, Haldun Taner, Halide Edib Adıvar, Kemal Tahir, Kerime Nadir, Memet Fuat, Nisa Serezli, Oğuz Atay, Sadri Alışık, Salih Zeki Aktay, Samet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, Sevim Burak, Vedat Günyol, Yaşar Nabi Nayır, Zeki Faik İzer...
b. “Bazı kişilerin hayatımıza sadece iz bırakmak için katılmış olduklarını geç fark ettim.”
5. Günlükler – Sylvia Plath
a. "Şu andan başka hiçbir şey gerçek değil ama ben yüzyılların ağırlığı altında boğulduğumu hissediyorum."
6. Genç Müslümana Mektuplar – Omar Saif Ghobash
a. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Rusya büyükelçisi Gobash’ın oğluna yazdığı mektuplardan oluşuyor.
b. “Güvenmemeyi tercih ediyorsun, çünkü biliyorsun ki güvensizlik seni güvenden daha öteye götürecektir.”
7. Işıkla Karanlık Arasında – Lütfi Ömer Akad
a. "Sinema işine girmeyi hiç ama hiç düşünmemiştim, böyle bir iş de yoktu aslında. Sinemayı tiyatrocular ek bir iş olarak yapıyorlardı. Diyeceğim meslek değildi. Aslına bakılırsa hiçbir zaman da meslek olmamıştır. Olsa olsa bir tutkudur sinema. Akıllı uslu insan işi değildir; tutkulu insan işidir."
8. Bir Kediyi Terk Etmek Babam Hakkında – Haruki Murakami
a. “İnsanların, muhtemelen herkesin, unutamadığı bir durumu başkalarına sözcüklerle pek de iyi ifade edemediği, yüreklerine ağır gelen deneyimleri vardır, pek çoğu bunları tam dile getiremeden yaşar ve ölürler.”
9. Karısını Şapka Sanan Adam – Oliver Sacks
a. “İnsanların, muhtemelen herkesin, unutamadığı bir durumu başkalarına sözcüklerle pek de iyi ifade edemediği, yüreklerine ağır gelen deneyimleri vardır, pek çoğu bunları tam dile getiremeden yaşar ve ölürler.”
10. Günlükler 1987 – 1910 – Lev Tolstoy
a. “Mutsuzluk kişinin kusurunun göstergesidir.”
11. Tibet Şeftali Turtası – Tim Robbins
a. “İnsan en coşkun hayallerini sonuçlarına katlanmadan gerçekleştirebileceği sanrısına asla kapılmamalı. İnsan hayalleri için en büyük bedelleri ödemeye hazır olmalı.”
12. Periyodik Tablo – Primo Levi
a. “Kitabın üzerinde bir uyarı gördüm … çinkonun saf haldeyken son derece farklı bir tutuma sahip olduğu belirtilmişti. Bu haldeyken saldırılara karşı inatla direniyordu. Bu durumdan iki felsefi sonuç çıkartmak mümkündü: Ya bir zırh gibi kötülükten koruyan saflığa ya da değişimler sayesinde yaşama erişim sağlayan katışıklığa övgü. Mide bulandıracak kadar ahlaki görünen ilk çıkarımı eledim. Ne de olsa tekerleğin dönebilmesi, yaşamın devamı devam etmesi için kirliliğe ve kirlilik kirliliğine ihtiyaç vardır. Aynı toprağın verimlilik için katışıklığa gerek duyması gibi. Bize görüş ayrılıkları, farklılıklar, tuz ve biber gerekir: Faşizmin yasakladığı ve nefret ettiği özellikler. İşte tam da bu nedenle Faşist olamazsın: Faşizm herkesin eşit olmasını ister ama sen farklısındır. Lekesiz erdem olmaz, varsa bile tiksindiricidir.”
13. Dünün Dünyası – Stefan Zweig
a. “Zaten mantık ne zaman duygulara karşı bir şey yapabilmiştir ki?”
14. Berlin Günlüğü’nden – Max Frisch
a. Savaş sonrası Almanca edebiyatın büyük yazarlarından. Birey kendi kimliğine nasıl ulaşabilir…
b. Berlinde tuttuğu günlüklerden kendi derlemesi…
15. Yaşama Uğraşı – Casare Pavese
a. Günlükler 1935-1950
b. “Ben yalnız kalmayı öğrendiğim zaman olgunlaştım.”
16. Yolculuk Günlükleri – Albert Camus
a. “Denizi hep seveceğim. O, içimdeki her şeyi, hep yatıştıracak.”
17. Anlatmak İçin Yaşamak – Gabriel Garcia Marquez
a. “Bir çocuğun ana babasının cüzdanından aldığı paraya hırsızlık denemezdi, çünkü o herkesin parasıydı; parayı bize vermemelerinin nedeniyse, parayla çocukların yaptıklarını yapamadıkları için bize duydukları gıptaydı.”
18. M Treni – Patti Smith
a. “Sahip olamayacağımız şeyleri istiyoruz. Belli bir anı, sesi, duyguyu yeniden yaşamanın yollarını arıyoruz.”
b. “’Hiçbir şey hakkında yazmak o kadar da kolay değildir’… Eminim hiçlik üzerine durmaksızın yazabilirdim. Söyleyecek hiçbir şeyim olmasaydı eğer.”
19. Buzda Yürüyüş – Werner Herzog
a. “Fitzcaraldo (1982) ve Nosferatu (1979) filmlerinin yönetmeni
b. Her şeye ağır basan tek bir düşünce var: Buradan uzaklaşmak.”
20. Bir Yazarın Günlüğü – Virginia Woolf
a. “Yazmanın kendisi kalın bir fırça darbesi gibi, içini sonradan dolduruyorum.”
21. Dışsal Günlük – Michel Tournier
a. “Meleği oynayan salağı oynar. Ama salağı oynamak melek olmaya yetmiyor.”
b. “Felsefe ne işe yarar?
Hiçbir işe yaramaz, müzik gibidir ilginizi ya çeker ya da çekmez.”
22. Anne Frank’ın Günlüğü – Anne Frank
a. "Başımızı dik tutalım! Yürekli olun. İyi günler tekrar gelecektir."
23. Sonsuzluk ve Bir Günlük – Petros Markaris
a. Altın Palmiye Ödüllü Sonsuzluk ve Bir Gün'ün ortak senaristi Petros Markaris'in Theo Angelopulos'la aylar süren mesaileri sırasında kaleme aldığı günlük…
b. “Beni düşlediğini düşlemeye cesaret edemiyorum.”
24. Apaçık Yüreğim – Charles Baudelaire
a. “Nasıl uyarmalı insanları, ulusları?
b. En akıllıların kulağına mı fısıldasak?”
25. Not Defteri - Anton Çehov
a. "Aklımdan başka gidecek yerin yok mu senin?"
b. Huraman Nevruzova çevirisi
26. Karanlık Gözükünce - William Styron
a. Sophie’nin Seçimi’in yazarı Stryon’ın başarısının dorığunda düştüğü depresyonu anlattığı hatıratı
b. “Ölüm, günlük yaşamda yakamı bırakmayan, soğuk rüzgarını ensemden eksik etmeyen bir yaratıktı artık.”
27. Günlük 1953 – 1958 - Witold Gombrowicz
a. Ferdydurke’nin yazarı Gomrowicz’in günlükleri
b. “Sanat eseri bir düşüncenin ya da bir keşfin meselesi değildir; binlerce küçük esinin oluşturduğu bir yaratıdır, kendi madeninde yaşayan ve buradan yeni mineraller çıkaran insanın yaratısıdır.”
28. Harita Metod Defteri – Murathan Mungan
a. “Üç aşağı beş yukarı her aile sırlar ve yalanlarla doludur. Hatta bazı "koyu aile sırları" çocukları zamanla birer uyurgezere dönüştürür; onlar kapatıldıkları dünyada görmemek, duymamak, anlamamak için yaşarlar. Sahte bir dengeyi korumak uğruna çoğu kişi farkında bile olmadığı gizli bir sözleşme yapmıştır kendisiyle.”
29. Günlük’ten - Eugene Ionesco
a. “Belirsizlikten, bilgimizin yetersizliğinden ötürü dâima "belki" diyorum.”
30. Günlük – Oğuz Atay
a. "Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız"
31. Ada – Samih Fırat
a. “Aklımda, belleğimde, beynimin yüreğimin kıvrımları arasında kaldığı kadarıyla, kaldığı –belki de yanlış, bozulmuş, gerçekten çok uzaklaşmış– biçimiyle. Kimin için? Bütün bunlar kimi ilgilendirir?
Belki çocukluğunda, gençliğinde benim gibi bir Ada’sı olmuş bir iki kişiyi, kim bilir!..”
32. Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan
a. “Herkesin aşk acıları vardır; benim dostluk acılarım oldu.”