Hareket-İmgenin Krizinden Klişelerden Kurtulmaya: Deleuze’de Sinemanın Ruhunun Yolculuğu Mürekkepten Beyaz Perdeye: Sinemaya uyarlanan Kitaplar
Hareket-İmgenin Krizinden Klişelerden Kurtulmaya: Deleuze’de Sinemanın Ruhunun Yolculuğu
Mürekkepten Beyaz Perdeye: Sinemaya uyarlanan Kitaplar
Alfred Hitchcock’a göre ancak kötü romanlardan iyi uyarlamalar çıkabilir. Edebiyatın imkan ve kısıtları altında edebiyata özgü araçlarla ve yazarın edebi kaslarıyla zuhur eden içerik-biçim, ona yönelen okur zihninde edebiyat eseri olarak kendisini kurar. Edebiyat evrenin dinamikleri, kendine has sınırlayıcı ve belirleyici koşullar altında üretilmiş bir sanat eserinin başka bir mecraya taşınması kolay değildir; bu hamle için en uzun ama en etkili yol son ürünün bir geri mühendislikle ilk fikrine ulaşılıp buradan en temelden, bu defa sinematik bir evrende ve sinematik kaslarla üretim olduğunu düşünüyoruz. Bu uzun ve zor sürecin sonunda sinema ve edebiyatın üretim hattından geçmiş ilk fikrin son halleri birbirinden oldukça uzağa düşebilir. Biz bu veya başka uyarlama yöntemlerini kullanıp sonunda Hitchcock’un ağına takılmayan kitapların ve filmlerin peşine düştük; iyi kitap-iyi film ikililerini topladığımız bir Karasız Okur oluşturduk.
Bergson’a göre dünyayı tüm zenginliğiyle algılamayız; Dünyadan üzerimize yığılan veriden sadece eylemeye devam etmemizle ilgili olan ufak kısmıyla meşgul oluruz, algımız sadece bunları kullanır, kalanla ilgilenmez. Bununla ilgili “Koyunlar tek tek otlarla ilgilenmez” der Bergson... Uzantısı eylem olan şeyleri algılayarak bir anlamda dünyayı araçsallaştırırız. Yani; algı seçer, eylemi hazırlar ve elekten geçirilmiş bir dünya imgesi oluşturur. Deleuze’e göre klasik sinema da bu işleyişe benzer imgeler üretir ve bir algı-eylem şeması içinde işler. Klasik sinemanın, bir anlamıyla Hareket-İmge sinemasının, bize sunduğu dünyanın eylemle devam ettirilebilir yüzüdür. Herhangi bir aksiyon filmini ya da romantik komediyi akla getirelim: Filmin ilk 15-20 dakikasında serimlenen bir durum vardır; bu durum bir eyleme yol açar ve bu eylem vesilesiyle yeni duruma geçilir (mutlu son), ya da eylem başarısız ve ilk durumdan da kötü bir duruma geçilir (kötü son). Tüm işleyiş algı-eylem şemalarına uygun ve nedensellik zincirleri içerisinde gerçekleşir.
Ancak İkinci Dünya Savaşı ertesinde bir durumun kendini dönüştürebileceği eylemlere sebep olacağına dair inancın kaybedilmesiyle Hareket-İmge Deleuze’e göre bir krize girer. Savaş ertesinde yıkılmış şehirlerle dolu, atom bombasını ve çalışma kamplarını görmüş dünyada hayatta kalanlar artık ne bir kahramanın gelip durumu değiştirebileceğine inanır; ne de bir durumun kendini tepetaklak edeceği bir eylemi üretebileceğine inanır. Savaş öncesi dönemin izleyicileri büyüleyen Amerikan Rüyası filmleri de Potemkin Zırhlısı da dönemin büyük aşk filmleri de savaş ertesinde çekilemez artık, çekilse de bunlara inanılmaz. Bugün romantik-komedi filmleri bile parodileşmeden üretilemez, hareket-imge ciddiye alınmaz; ancak eğlenceliktir, zaman öldürmeliktir. Deleuze bu durumu “Sinemanın ruhunun Hareket-İmgeyi terk etmesiyle” açıklar. Hollywood her zaman bugünkü gibi bir klişe üretim merkezi değildi, sanatın kalbi olarak görülüyordu; öyle ki büyük yazarlar orada senarist olarak çalışmaya can atıyorlardı.
Hareket-imgenin kriziyle filmdeki bütünlük ve filmi bir arada tutan atmosfer klişelere dayanmaya başlar; bu klişeler hem görsel hem zihinseldir. Her yeri seyircinin aşina olduğu bir basmakalıplık kaplar. Amerikan Bağımsız sineması örneği Taksi Şöförü’nü hatırlayalım: Seçim için etrafı saran panolar, broşürler, reklamlar ile şehir bir klişe imge bombardımanı altındadır; diğer yandan da karakterlerin bir birlerine öğütleri hatta meşhur ayna sahnesinde Travis karakterinin aynada kendisine söyledikleri basmakalıplıkla doludur. Amerikan Bağımsız sinemasının eleştirelliği Deleuze’ü kesmez, o orada bir yeni görmez; sadece estetik nihilizm görür. Deleuze’e göre bu krizi klişelerin ardındakini gösterecek yeni bir imge tipi aşacaktır/aşmıştır; bunu İtalyan Yeni Gerçekçiliği ve Fransız Yeni Dalgası zaman-imgeyi kullanarak yapar. Zaman-imge sinemasında dünyayı algılarken sadece eyleme odaklanan bakışı aşılır; eyleme dönük nesneler ve eyleme dönük olmayanlar arası hiyerarşi kırılır. Dünya yeniden bir bütün olur. Algı-eylem şeması yıkılınca, algının sadece hareketin devamına olan ilgisi yıkılınca; dünyadaki tüm ögeler anlam kazanır: Ozu’nun vazosu, De Sica’nın bisikleti, Ceylan’ın tepeleri. Nedensellik zincirine ya da organik bağlantılara tabii olmayan saf görsel ve işitsel imgeler üretilmeye başlanır. Klişeler ve eğretilemeler (metaforlar) tahammül edilemeyeni ardına saklarken, zaman-imge klişeyi aşma fırsatı verir ve o tahammül edilemeyenle bizi yüz yüze bırakır.
Krizdeki fırsat da budur; algı-harekete indirgenmemiş; şeylerin derinliğini gösterecek imajlar yaratma fırsatı doğar. Klişeler farklı olanları aynı kazana atıp, aynı kap kağıdıyla kaplayıp, özgün trajedileri gizleyerek dayanabilir hale getirir. Acı çeken birinin acısını görmeden yarasını sarmaya koşmak eylem-imgenin işiyken, düşünce için durup bakmaya ve görmeye ihtiyaç vardır. O acıya bir metafor ile “cehennem gibi” demek ise bir klişe ile dayanılmazın ateşini ruhumuzdan ve tenimizden uzaklaştırmaya vesile olur. Herhangi bir olayı bir eğretileme olmadan anlatmaya kalkmak içindeki -varsa- şiddeti açığa vuracaktır. Zaman-imge ile dayanılmaz olanın üzerindeki örtü kalkacak ve tikel olanı tecrübe etme, gerçekten yaşananla ilişki kurma fırsatı ortaya çıkacaktır. Rezalet, sefalet, acı veya güzellik; dünyada olanı olduğu haliyle görmeye başlama fırsatıdır bu… Deleuze’e göre bu yeni imge rejiminin sonuçları sadece sinemayı sarmaz; zaman-imge sineması, bizi şeylere ve olaylara olduğu haliyle bakmaya ve görmeye alıştıracağı için zamanla gerçek hayata da bu alışkanlıkla klişelerin ötesinde bakabiliriz ve yeniden görmeye başladıktan sonra da bugün içinde olduğumuz düşüncenin krizi için de çözümler üretebiliriz.
Liste:
1. Koku: Bir Katilin Hikayesi – Patrick Süskind / Yön. Tom Tykwer
a. “Mutluluğun ne olduğunu şimdiye kadarki ömründe bilmemişti.”
2. Boyalı Kuş – Jerzy Kosinsky / Yön. Vaclav Marhoul
a. “İnsan olmak büyük bir başarı, önemli bir aşamadır...”
3. Petrol! ( Kan Dökülecek) – Upton Sinclair / Yön. Paul Thomas Anderson
a. “Ne zaman bir panik yaşansa büyükler kurtarılıyor, küçükler güme gidiyordu.”
4. Dövüş kulübü – Chuck Palahniuk / Yön. David Fincher
a. “Bizi bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandıran televizyon programlarıyla büyüdük; ama bunların hiçbirini olamayacağız. Ve bu gerçek kafamıza ancak dank ediyor,"
5. Susuz Yaz – Necati Cumalı / Yön. Metin Erksan
a. “Bir kanama başlamış gibiydi yüreğinde. Konuşmak durmadan konuşmak istiyordu. Konuştukça iyileşeceği sanısındaydı.”
6. Gülün Adı – Umberto Eco / Yön. Jean-Jacques Annaud
a. “Çünkü her gerçek her kulağa göre değildir.”
7. Fikrimin İnce Gülü (Sarı Mercedes) – Adalet Ağaoğlu / Yön. Bay Okan
a. “Yıkma beni. Bu benim kaçıncı kez serilip doğruluşum. Kaçıncı kez, tam oluyor derken yaya kalışım...”
8. Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği – Milan Kundera – Yön: Philip Kaufman
a. “Ama güçlüler güçsüzleri incitmeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundaydılar.”
9. Satranç – Stefan Zweig / Yön. Philipp Stölzl
a. “Savaşacağım tek şey içimdeki diğer bendi…”
10. Zorba – Nikos Kazancakis / Yön. Michael Cacoyannis
a. "Ne makine şu insan be! İçine ekmek, şarap, balık, turp koyuyorsun; iç çekmeleri, gülüşler ve düşler çıkıyor."
11. Kopyalanmış Adam – Jose Saramago / Yön. Deniz Villeneuve
a. “Ne kadar çok kılık değiştirirsen o kadar çok kendine benzersin.”
12. Trainspotting – Irvine Welsh / Yön. Danny Boyle
a. “Kendimizi topluma normalmiş gibi göstermek için birbirimizi kullanıyoruz, bunun başka açıklaması yok.”
13. Ağır Roman – Metin Kaçan / Yön. Mustafa Altıoklar
a. “Güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın…”
14. Lizbon’a Gece Treni – Pascal Mercier / Yön. Bille August
a. “Geçmiş şeylerin izleri beni neden üzüyor, bunlar sevinçli bir şeyin izleri olsalar bile?”
15. Hobbit – J. R. R. Tolkien /
a. "’Geriye dönmek mi?’ diye düşündü. ‘Bu işe yaramaz! Yana doğru gitmek mi? İmkansız! Ya ileri? Yapılacak tek şey!’"
16. Kelebek – Henri Charriere / Yön. Michael Noer
a. “’Adın ne?’ ‘Kelebek.’ ‘Kelebek mi? Kelebeksin demek? Zavallı. Kelebek uçar, kanatları vardır, seninkiler nerede?’ ‘Kaybettim kanatlarımı.’ ‘Bulmalısın, kaçabilirsin onlarla...’"
17. Esirgeyen Gökyüzü (Çölde Çay) – Paul Bowles / Yön. Bernardo Bertolucci
a. “Bir noktadan sonra artık geriye dönüş yoktur. İşte varılması gereken o noktadır.”
18. Ölü Ozanlar Derneği – N. H. Kleinbaum / Yön. Peter Weir
a. "Tıp, hukuk, işletme, mühendislik... Bunlar asil meşgalelerdir ve hayatı sürdürmek için gereklidir. Ama şiir, güzellik, romantizm, aşk. Bunlar, hayatı, uğruna sürdürdüğümüz şeylerdir…"
19. Anayurt Oteli – Yusuf Atılgan / Yön. Ömer Kavur
a. “Ne ölüyüm ne sağım.”
20. Bir Zamanlar Amerika – Harry Gray / Yön. Sergio Leone
a. "Ağacın gölgesinde, temiz havayı ciğerlerime çekerken fırsatını bulur bulmaz gençliğe bir ibret dersi vermek üzere, anılarımı olduğu gibi yazmaya karar verdi. Ve kendime, kendimle beraber bütün haydutlara lanet ettim."
21. Selvi Boylum al Yazmalım – Cengiz Aytmatov / Yön. Atıf Yılmaz
a. "Ziyanı yok. At aynı ize binlerce kere basarmış. Belki bir gün gene karşılaşırız."
22. Medyum (Cinnet- The Shining) – Stephen King / Yön. Stanley Kubrick
a. “Her insan sevdiğini öldürür.”
23. Günden Kalanlar – Kazuo Ishiguro / Yön. James Ivory
a. “Hatalar kendi içlerinde önemsiz olabilir, ama onların asıl önemini kendiniz görmelisiniz.”
24. Bizim Büyük Çaresizliğimiz – Barış Bıçakçı / Yön. Seyfi Teoman
a. “Hasır bir koltuğa oturup kollarını kavuştur ve gülümse, bu senin hayatın!”
25. Adınla Çağır Beni – Andre Aciman / Yön. Luca Guadagnino
a. “Onun gibi olmak mı istiyordum? O olmak mı istiyordum? Ya da sadece, ona kavuşmak mı istiyordum?”
26. Lujin Savunması – Vladimir Nabokov / Yön. Marleen Gorris
a. “’Bu dünyaya katılmak katlanılacak gibi değildir,’ diye dikteyi sürdürürdü baba Lujin.”
27. Baba – Mario Puzo / Yön. Francis Ford Coppola
a. ''Yapılması gereken şeyler vardır. Bunlar yapılır, bir daha da sözü edilmez. Yapılan işler doğru olmayabilir, ama yapılması gerekir. Yapılır ve unutulur. Üzerinde durulmaz.''
28. Uğultulu Tepeler – Emily Bronte / Yön. Peter Kosminsky
a. “Ruhlarımız her neden yoğrulmuşsa, ikimizinki de aynı.”
29. Parma Manastırı (Kanlı Prens) – Stendhal / Yön. Christian-Jaque
a. "Ahlak düşkünlüğü çok yaygındı ama sevme, sevilme pek seyrekti."
30. Ağrı Dağı Efsanesi – Yaşar Kemal / Yön. Memduh Ün
"Onun yüreğini yakan derdi hiç kimse bilmeyecekti