Herkes için bir Manga var!
Kendine has biçimi ve tüm çeşitliliğiyle Japon çizgi romanı manganın tarihi 18. yüzyıla kadar uzansa da manga bir edebi tür olarak 20. yüzyılın başında popülerleşir. Mangalar, savaş öncesinin devlet egemen atmosferi içinde bir propaganda aracına dönüşmeye zorlandıktan sonra; savaş sonrasında üzerindeki sansür -özellikle şiddet sansürü- sürdüğü müddetçe kaçış edebiyatı işlevini taşıyorlar. 50’lili yıllarda sansürün gevşemesini müteakiben mangalar Japon toplumunu cinsiyet, yaş, sosyal sınıf ve coğrafya ayırmaksızın kendi yörüngesine çekme kudretine ulaşana kadar büyüyeceği bir çeşitlenme ve genişleme sürecine giriyor. Bugün manga, Batı ve diğer dünya çizgi roman geleneklerinin onca çeşitliliğini cüce gösterecek biçimde akla gelebilecek her konuda ve en genişinden en alternatifine her türlü okur alt grubuna hitap edecek bir derinlik ve menzil kazanmış durumda… Bu derinliği ile de sadece Japon toplumunu değil tüm dünyayı sarıyor; manga kültürünün erken girdiği toplumlarda manga kendisine geniş ve saygın bir yer kazanmışken, daha geç girdiği toplumlarda belli bir eşiği geçer geçmez en hızlı büyüyen edebi türler arasına giriyor. ABD’de 2021 yılında manga satışları %160 arttı ve 2022 yılında manganın küresel ekonomisinin 12 milyar Dolara ulaşması bekleniyor.
Mangalar, diğer çizgi roman ekollerinden sadece anlatı çeşitlikleri ile ayrılmıyorlar; mangaların biçimsel farklılıkları da karakteristiktir. Mesela ortalama bir manga siyah beyazdır ve sağdan sola değil solda sağa akar. Zaten biçim içeriğin parçasıdır; hatta üslup da içeriğin parçasıdır. Birbirlerinden ayrılamazlar. Bunları birbirinden koparıp ayrı ayrı inceleme geleneği en parlak günlerini geçmişte bıraksa da hala dil kodlarında ve zihinsel yapılarda kendisini var eden kartezyen düşünceye dayanıyor. Özneyi yaşam-dünyasından koparıp, onu ayrıcalıklı bir konuma koyup bunun karşısında nesneleri parçalayıp bu parçaların nesnel perspektiflerle incelenebilecekleri hümanizmin büyük yanılgılarından biri. Öznenin tarihselliğinden kopartılması ve ona verilen “tanrısal” rol, 20. yüzyılı zehir eden araçsal aklın da en büyük besini...
Bu bakış dilin anlam yaratmadaki belirleyici rolünü de yadsır. Herhangi bir oyunda herhangi bir aksiyonun faili, oyunculardan ziyade kuralları baştan belli olan (verili olan) oyunun kendisi değil midir? O halde; içerik özneninken biçim nesneye aittir bakışı yanlışlanır ve hem biçim hem üslup içerikten ayrılamaz; manganın formu da kendine has biçimi de renksizliği de içeriğe dahildir.