Masallar
Masallar; halkların ortak bilinçle oluşturup işlediği irfanı, okur-yazar sınıflara ihtiyaç duymaksızın biriktirilebilir kılma, tarihsel kolektif bilgeliği zamansızlaştırma araçları olarak görülebilir. Toplumun kalıcı hale getirmeyi seçtiği değerleri, istekleri ve umutları içinde taşıyan olaylar veya hikayeler, masallaşma sürecinde zamanla yaratıcı öznelerini kaybediyorlar ve halkın ortak mülkiyetine geçiyorlar. Kültürün devamlılığına katkı sağlayan nesiller arası bir iletim kanalı olarak belirleyici işlevleri nedeniyle dünyanın dört köşesinde masallara rastlanıyor. Bir Masal; ağızdan ağıza nesiller boyu ilerledikçe sırtındakileri devamlılığına katkıda bulunduğu kültürün yavaş yavaş temeline, özüne taşıyor. Günümüz mem’leri (bulaşıcı fikir keseleri) internetin yaygınlaşmasıyla yayılım hızlarını artırdılar ve fikir-değer taşıma kapasiteleri, öznelerinden sıyrılmaları ve konak olarak zihinleri kullanmaları gibi karakteristik özellikleri itibarıyla masallara benziyorlar. Ancak masallarda aktarım dikey (eski nesilden yeniye) iken; mem’lerin yayılma örüntüsü salgın hastalıklar benzeri daha yatay gerçekleşiyor…
“Çünkü kimi zaman masal hayattır, kimi zaman da hayat masal.” – Bremen Mızıkacıları, Grimm Kardeşler
Ezop, Grimm kardeşler, Jean de la Fontaine, H.C. Andersen gibi büyük masal yazarları da günümüz masalcıları da masallaşma sürecini tersine işleterek eserler vermişler, veriyorlar. Geleneksel masal; kültürel birikimi zaman içinde geleceğe taşırken, modern masal zaman içinde geçmişten taşınmış birikimden kendisine bir çekirdek damıtıyor. Masal yazarları diğer edebiyatçılardan farklılar; çünkü masalın toplumsallığı onları bağlar - öznelleşemezler. Üretimlerinde masalı masal yapan kültürel birikime bağlı kalmak durumundadırlar – uzaklaşırlarsa eserleri masal olarak yaşayamaz sıradan bir hikayeye dönüşür.
Kaynak: sabitfikir Mart 2019, Kararsız Okur-idefix