Gerçekliğe İki Gözle Bakanlar : Müzisyen Edebiyatçılar veya Edebiyatçı Müzisyenler
Arthur Schopenhauer “Müzik metni dünya olan bir melodidir” der. Varoluşun acısına katlanabilmek için sanatı işaret ederken, sanat dalları içerisinde de insan ruhunu dolaysız etkilediğini düşündüğü müziği ayrı bir yere koyar. Schopenhauer’e göre müzik, dünyanın gerçek özünü dile getirir ve “yüce melodiler duymak” insanın ruhunu yıkar; bayağılılıklardan temizler ve insanı zavallılığından arındırır. Müzikle ilişkide olmayı “duygu ve duyarlılık” zevkleri olarak adlandırdığı üçüncü ve en üst kademe zevklerden sayar ve keşfetme, temaşa, felsefe yapma ve düşünme gibi eylemlerin yanına yerleştirir. Müzik, yetkin ve evrensel bir dil olarak gerçekliğin en derin yüzünü alışık olmadığımız bir kanaldan bilincimizin en derininde duyumsamamızı sağlar.
Edebiyatçı da, zihninde ürettiği hakikat üzerinden yeniden kurduğu gerçekliği kavramlar ve dil dolayımıyla okuruyla paylaşır. Bu açıdan müzik ile edebiyatın, kaynak ile alıcı arasında döşediği iletişim kanallarının yapısı ve doğası birbirlerine ortogonaldir. Aynı gerçekliğe bakarlarken; perspektifleri, topladıkları gerçeklik kırıntıları, bilince akıttıkları verinin biçimi ve niteliği farklıdır. Bu yapısal farklılık bir faydaya kapı aralar; iki disiplini de kulanabilen sanatçıların izlerçevreleriyle kuracakları ilişki tek bir kanaldan ilişki kuran sanatçılardan daha yüksek boyutlu olacaktır. Bu; iki gözün doğal bir üç boyut algısı varken, tek veri toplayıcı (tek kamera) kullanan fotoğraf ve sinemanın bir üç boyut yanılsaması üzerinden işlemesine, perdede derinlik yaratmak için sinema sanatının izleyiciyi kendine özgü araçlarla kandırması gerekliliğine benzer.
Bu ay Karasız Okur’a aynı gerçekliğe iki çerçeveden birden bakabilenleri; müzik ile arasında tüketim ilişkisinden fazlası olan edebiyatçıları ve edebiyat alanına iz bırakan müzisyenleri topladık.
Kaynak: sabitfikir Ocak 2020, Kararsız Okur-idefix