Romanların Bezgin, Kifayetsiz Anti-Kahramanları
Burjuvazi, ticaret üzerinden ekonomik gücü eline geçirdikten sonra aristokrasinin eğitim üzerindeki tekelini kırıp kendi kendisini eğitmesi için kitlesel bir aracıya ihtiyaç duymaya başladı. Bu amaç paralelinde aristokrasiye ve onun yaşam tarzına hitap eden okuması zor ‘romans’ları aldı ve bunları romanlara dönüştürerek kendi iç iletişim/eğitim aracını kurdu. O dönemde sanat toplum için midir tartışması yoktu; kesinlikle toplum içindi: 18.yy neoklasik dönemde romanlar bilgilendirmeyi eğlendirme ile beraberce vazife edinmişlerdi. Dönemin yazarlarının zaman zaman olay örgüsünün dışına çıkıp metin içinde uzun vaazlar verdikleri olurdu. Öğretme niyeti yazar ile okur arasında bir hiyerarşi kuruyordu. Vaazlar zaman içinde kayboldu ancak romana kattığı öğretici/toplumsal tavır romandan hemen kaybolmadı: Zamanla dönüşen toplumla beraber vaaz veren yazar yerini okura yine tepeden bakacak cesur, onurlu, her türlü tehlikeye göğsünü siper etmeye hazır geleneksel kahramanlara bıraktı. Bu merkez karakterler, kitaba kahraman olarak girip, kitap nasıl biterse bitsin kitaptan yine kahraman olarak çıkan, romanın etrafında döndüğü okura bir şeyler öğretmesi ve ilham vermesi planlanan karakterlerdi.
Zamanla doğuştan ayrıcalıklı aristokratlardan olmayan yeni yükselen orta sınıfın mensupları, dönüşen toplumsal dinamikler içinde daha önce görülmemiş şekilde yükselebildiklerini, hayat standartlarını değiştirebildiklerini gördüler. Ana karakterler romanların bu yeni çerçevelemesine uygun olarak değişmeye başladı; romanlarda da eğitimi önceliklendiren evreden sonra dönüşüm hikayeleri yükselmeye başladı. Romanın başında geleneksel kahramanların sahip olduğu hasletlere sahip olmayan ancak kahramanlaşmaya açık ana karakterler ortaya çıktılar. Toplumsal gelişime paralel olarak; geleneksel Platoncu, özü itibarıyla güçlü tıynetlere ve güzel ahlaka sahip karakterler yerlerini yaşamın içinde/yolda edindikleri ile kendini oluşturanlara bırakmaya başladı. Anti-kahramanlar bu süreçte doğdular; bildik kahramanlık hasretlerine sahip olmayan merkez karakterler romanlarda çoğaldılar. Anti-kahramanlar, karşı karakter ya da habis olmak zorunda değiller: Nasıl ki cesaret klasik kahramanlara atfedilen özelliklerden biri, buna karşılık korkaklık bir anti-kahramanın özelliği olabilir; kahraman atılgansa, bir anti-kahraman çekingen, belagatli ise iletişimsiz olabilir. Kahramanlar başaranlardır-yapanlardır; anti-kahramanlar başarısız, bekleneni vermeyen ya da kifayetsiz olabilirler. Kahramanların özellikleri daha köşeli olurken, anti-kahramanların özellikleri perspektife göre değişse de kahramanlara atfedilen özelliklerin karşısında bulunurlar.
Sonraki aşamada, hümanizmin de geri çekilmesiyle pek çok kez antikahraman artık kahramanlığa ulaşamamaya başladı, tüm dönüşüme devinime rağmen romana antikahraman olarak giren merkez karakterlerin romanı antikahraman olarak bitirme eğilimi ortaya çıktı. Bugün hala anti-kahramanlar çağındayız ancak tüm bu tarihsel dönemleri tanımlayan merkez karakterlerin varyasyonlarına da rastlayabiliyoruz. Bu ay Kararsız Okur’a, en kifayetsiz olanlarını merkeze alarak antikahramanları misafir ediyoruz.
Kaynak: sabitfikir Aralık 2019, Kararsız Okur-idefix