Nobel’in Görmezden Geldiği Büyük Yazarlar
Müzeler otoritedir; duvarlarına kabul ettikleriyle ve etmedikleriyle... Müzeler doğaları gereği politik kurumlardır: Yapısal olarak ve kurulumları gereği her kararları politiktir – neyin duvarda olacağına, neyin depoda küfleneceğine, neyin depo yüzü bile göremeyeceğine karar verirler. Sadece seçip sıralayarak üretimden kendilerine pay biçerler; böylece “kültür denilen şey”e dair söz alma hakkını kendilerinde görürler. Toplum ile sanat arasında bir ruhban sınıfı olarak ortaya çıkarlar. Güzel sanatlar için müzeler ne anlama geliyorsa; Nobel, Pulitzer, Man Booker başta olmak üzere edebiyat dünyası için de ödüller benzer anlama geliyor. Neyin çokça okunacağını, neyin zihinlerde bir şeyleri yerinden oynatma fırsatı yakalayacağını, hangi satırların ise depolarda küfleneceğini bu ödülleri verenler belirliyorlar. Büyük ödüller, kanon oluşturma iddiası ve hedefiyle de bir süreklilik sağlıyorlar, bağlılık ve bağımlılık yaratıyorlar. Öte yandan; edebiyat ödülleri ve müzeler gibi filtreler, modern yaşamla beraber gelen aşırı uzmanlaşma ve veri patlamasının rasyonel karar süreçlerini sakatlaması ile bir ihtiyacı karşılamaya başladılar. Sizin için seçiyorlar; ancak bir ürün kolayca ulaşılabilir ve bedavaysa, orada büyük olasılıkla dolaylı maliyetler çok iyi gizlenmiştir.
Kaynak: sabitfikir Kasım 2019, Kararsız Okur-idefix