Yaban Edebiyat
17. yüzyılda yaşamış ve korkunç bir iç savaşa şahit olmuş İngiliz Filozof Thomas Hobbes’un hiçbir devlet örgütlenmesinin ve dolayısıyla kanun ve yaptırımın olmadığı “doğa durumu”nu yalnız, fakir, iğrenç, vahşi bulması şaşırtıcı değil. Güç mücadeleleri arasında kıyılan toplumu gördükçe, gücün toplum tarafından bir sözleşmeyle mutlak biçimde devredileceği bir devlet fikrine meyletmesinin altında da bu iç savaş tecrübesi yatar. Pozitif hukukun ve bunu dayatacak bir erkin yokluğundaki doğa durumunu Hobbes, herkesin herkese karşı bir savaşı olarak görür. Burada, her bireyin zaman ve enerjisinin büyük kısmını diğerlerinden sakınmaya ve diğerleri kendisine zarar vermeden karşısındaki potansiyel tehditleri ortadan kaldırmaya harcayacağını düşünür. Meşhur “İnsan insanın kurdudur deyişi de Hobbes’a aittir. 1651 tarihinde yazdığı adını Eski Ahit’teki bir yaratıktan esinlendiği Leviathan adlı eserinde, devleti Leviathan gibi bir yaratığa benzetir; toplumun bireyleri arasında bir sosyal sözleşme öngörür ve toplum mensuplarının kendi özgürlüklerinden bir egemen lehine vazgeçtikleri bir düzen önerir. Bu düzende bilginin kurulumu bile sonunda bu Leviathan’a dayanır; bir kararsızlık/uzlaşmazlık/çatışma olduğunda bilginin mutlak kaynağı yine Leviathan olacaktır. Doğa durumundan kurtulmak için böylesi radikal bir güç devrine hazırdır.
Jean Jack Rousseau doğa durumunu farklı okur; bu durumdaki insanın tek kaygısı fizyolojik ihtiyaçlardır ve bu ihtiyaçları da zaten elinin altındadır. Doğa durumunda olan insanın mutsuz olmasına sebep yoktur, diğer türdeşleriyle eşittir, üzerlerinde bir baskı da yoktur. Suç ve erdem nedir bilmez ve türdeşleriyle üzerinde yaşadığı eşitlik düzlemi sayesinde bir savaş olmasını gerektirecek bir durum oluşmaz. Buradan bir uygarlık eleştirisine girişir Rousseau; medeniyetle kirlenmemiş insanı soylu vahşi olarak tanımlar, uygarlığın kurduğu özneyi kirli bulur, yoz bulur ve kötülüğün kaynağı olarak görür. Uygarlık, doğa durumunu bozmuş, sınıflandırmalar getirmiş, iyi-kötü ayrımı yapmış ve savaşlar da böyle başlamıştır. Savaş halini sona erdirmek için yine bir sözleşme devreye girer. Rousseau’nun devletinde eşitliğin tesis edileceği bir yurttaşlık kavramına dayanan bir devlet idealdir. Yurttaşlar olmadan erdem, erdemler olmadan özgürlük, özgürlük olmadan devlet olmaz. İdeal durum -doğa durumu- uygarlık vesilesiyle kaybedilirken açılan yaraya bir tedavi önerir Rousseau…
Hobbes’un Leiathan’ı ya da Rousseau’nun soylu vahşisi doğal durumu farklı okusalar da ikisi de yaban ile kenti; uygarlık öncesi durum ile uygarlığın şekillendirdiği özneyi birbirinden ayırırlar. Bu ayrımda yaban medeniyetin örtüsünün silikleştiği geçmişle ilişkide bir alandır. Romantisizm akımı da – Özellikle Alman romantikleri – doğa ile insanın ilişkisinin iç içe olduğu döneme özlem duyarlar bu nedenle yaban ile kurdukları ilişki bir yönüyle geçmişin hayaletleriyle kurdukları, diğer yönüyle sonsuzlukla kurdukları ilişkidir. Bu ay sabitfikir’in dosya konusu yabana kaçış olunca Kararsız Okur’a yaban ile ilişkili kitapları misafir etmek istedik. Rousseau ve Hobbes’un da kulaklarını çınlattık.
Kaynak: sabitfikir Temmuz 2021, Kararsız Okur-idefix