Bin farklı kişi tarafından okunmuş bir kitap, bin farklı kitaptır
Hep beraber belimizde ipler Kilimanjaro’ya tırmanıyor değiliz yani... orada (kitapta-filmde) tek bir gerçeklik, tek bir karmaşık niyet var da sinemasal kasları güçlü olan izleyici/eleştirmen/zat %80’ini “çözüyor” da zayıf olan izleyici %10’unda kalmıyor. Hepimiz bize akan malzemeden filmi zihnimizde tekrar kuruyoruz. Hepimiz de farklı kuruyoruz.
Ancak, hep beraber yaptığımız bir şey var; önemli hatta belirleyici bir şey. Her zihin filmi yeniden kurarken filmle arasında ister istemez bir etkileşim kanalı oluşuyor; film, zihne malzeme boşaltırken değiyor; zihin de üstüne boşaltılandan anlamlı “bir film” oluşturmak için filmi mecburen mıncıklıyor, filme dokunuyor: zihin filmi yeniden inşa ederken dökülen malzeme içinden kimi ögeleri kıymet göstermek üzere seçip kenara ayırıyor kimi öğeleri göz ardı edip ıskartaya çıkartıyor; filmi film yapmaya 2 saatlik gösterilen yetmediğinden zihin boşluk dolduruyor - filme kendisinden eklemeler yapıyor; zihin, içinde hali hazırda bulunanlarla film arasında çağrışımlar üzerinden bağlar kuruyor; zihin, filmle tartışarak yeni sinir-fikir bağları üretiyor - ve tartışmaları kendi üretimi zihnindeki “kopya film”in içinde saklıyor.
Zihin, filmin zihne sunduğunu azıcık malzemenin (filmin görünen yüzünün) yanına dev bir yapı olarak kendi üretimini, boşluksuz gediksiz kendi filmini koyuyor. Bu yeni dev, filme bazen kendi bilmediğini bile söylüyor, tikel zihnin üretimi bu yeni kopya (bu kendine orijinal) mutlaka filmin o zihne girmezden önceki halinden - kendi üretiminin etkisiyle/fazlasıyla- fazlası oluyor ve fırsatını bulduğunda/bulursa filme dokunmak üzere zihnin dış dünyaya açılacak kapılarının ağzından bekliyor.
Filmin izleyiciye attıklarının yanında, göstermediği ancak kendisine dahil olduğunu bildiklerimizden, apaçık söylemeyip kültürel referanslarla ilettiklerinden, eğretilemeleri (metaforları) ve sembolizmiyle uzandıklarından, filimin düşündüklerinden ve niyetlerinden ve filmin tüm potansiyelinden müteşekkil filmin evreni (filmevren) bu yeni kopyanın üretimiyle (fırsatını bulursa) büyüme imkanı buluyor. Yeni kopya, zihin film üzerine konuştukça, yazdıkça, iletiştikçe filmevren üzerine çullanacak ve filmevreni dönüştürecek, potansiyelini kapladığı alanı değiştirecek/büyütecek.
bu etkiler-üretimler ortak alana atıldığı kadarıyla birikiyor da... biz, filmi izleyenler, hep beraber filmi -filmin potansiyelini- büyütüyoruz. filmi donukluktan kurtarıyoruz, organik hale getiriyoruz, kültürle her an etkileşim içinde kalmasını sağlıyoruz. Sayemizde o film yaşıyor. Hayır, biz, filmin içindeki - verili- saklı - yönetmenin oraya yerleştirdiği bir gizemin peşine düşmüyoruz, ruhban sınıflardan (yönetmenler-eleştirmenler) bunu talep edenler olacak, biz bu hataya düşmemeliyiz. Biz, Filmin üreticilerinden biriyiz, filme tek can vereniz. Biz hep beraber yıka-yapa o filmevreni dönüştürüyoruz. Bir kere kurgu masasından kalktıktan sonra da filmin yaşamı sadece bize bağlı. Konuşan yönetmen, bizim olanı elimizden almaya kalkmaktadır, ayıplayın onu. Kendi fikrini tek gerçeklik gibi gösteren eleştirmen bizim olanı elimizden almaya kalkmaktadır, ayıplayın onu.