Hegel’e Karşı Nietzsche, Filistin ve Direniş Edebiyatı
Hegel’de tarih ve düşünce, diyalektik bir süreçle ilerler; tarihteki herhangi bir tıkanıklığın aşılması bir fikrin karşıtıyla karşı karşıya gelerek bir sentez üretmesine bağlıdır. “Bizin ben olduğu, benin de biz” olduğu topluluğun bilinci olan tin (insanlığın birlikteliği olarak ruh), tarihin sonunda mutlak bilgiye ulaşarak tamamlana kadar iç çelişkiler üreterek kendisini aşa aşa dönüşecek, tarihi de belli bir yönde diyalektik vesilesiyle ilerletecektir. Hegel’in diyalektiğinde aktif (ve olumlayıcı) bir kuvvet mutlaka karşıt bir reaktif güçle sentezlenmelidir. Tarihin akışında değişim olacağı zaman, farklılaşma doğası gereği ancak “yerleşik değerlere” ve hakim pozisyona dayanmak-doğrudan itiraz etmek- durumundadır; yeni değerlerin (direnişin, itirazın vs.) yaratıcı öz-olumlamasına Hegel ve diyalektik yer açmaz. Diyalektik düşünce, sadece verilene tepki gösterir, itiraz edenin/direnenin kendi gücünü aktif olarak olumlamaz; tek’in iç çelişkileriyle ayrışan parçalarının bir ikilik yaratıp karşılıklı gelerek çatışmasına dayanır. Nietzsche’de ise fark başkasının olumsuzlanmasına dayanmaz, farkın kendisinin olumlanmasıdır. Hegel diyalektiğinin temelinde olumsuzlama ve ayrışmadan sonra egemenin/mevcudun karşısında konumlama yatarken, Nietzsche’nin “güç istenci”nde kuvvetler tek bir hatta yer almaz, çoğulcudur; çok sayıda istenç (birbirine etki eden kuvvet) bulunur. Güç istenci, temel motoru olumlama olan bir kuvvetler oyunudur. Diyalektikte sonunda bir olumlama olan “sentez”e ulaşmak olumsuz bir kuvvetin yan ürünüyken, Nietzsche’nin güç istencinde de bir kuvvet diğeri üzerinde egemenlik kurabilir ancak bu bir olumlama sürecinin içindeki yan ürün olarak ortaya çıkar.
Köklerinden birini Nietzsche’nin açtığı yola uzatan ve farkı olumlayan Deleuze’ün yaklaşımı, bir çatışma durumunda, diyalektiğin dayattığı bilek güreşine girmek yerine egemenin/zulmedenin kurduğu ve güçlü olduğu masayı anlamsızlaştırmanın peşine düşer. Zalimi kendi masasında devirmek yerine “kaçış çizgileri” kurulu düzeni bozabilir ve egemenin sadece o masada güçlü silahlarını anlamsızlaştırabilir. Bu bakış haliyle direnenin öz-olumlamasına dayanır; egemenin konumuna göre pozisyon almayan direniş kuvvetlerinin olumlanmasını içerir. Direniş böylece aynı hattın “öteki”si olmayı da tamamen reddeder. Zulmü üreten düzlemin dağıtılmasının ve ardından zulmün kaynağı araçların anlamsızlaşacağı yeni düzlemin peşindedir. Fark hep olumlanır.
Aklımız fikrimiz Filistin’de olduğu için bu ay kaçınılmaz olarak gözümüzü direniş kavramına ve direnen halklara çevirdik. Kararsız Okur’da da geniş bir perspektiften direniş kavramının edebiyatla ilişkisinin peşine düştük. Günümüzün postmodern dünyasında gündem hızla değişiyor; ancak biz ilk günkü kararlılıkla Filistin’in yanında durmaya devam edelim ve Filistin hakkında konuşmayı bırakmayalım. Yaşasın Direniş!
1. Oğlumun Öyküsü – Nadine Gordimer
a. “'yaptı', 'yapıyor', 'yapacak' diye yazmak, geçmişi, bugünü ve geleceği avucuna almaktır.''
2. Ruhlar Evi – Isabel Allende
a. “Sorun ölmek değildi - ölüm nasılsa geliyordu çünkü - sorun hayatta kalabilmekti, çünkü bu bir mucize sayılırdı.”
3. Filistin Sabahları - Susan Abulhawa
a. "Anlatırım anlatmasına ama kırar bu yüreğinin camdan örtüsünü ve işte onun tamiri yoktur."
4. Mezarı Olmayan Kadın – Asiye Cebar
a. “Bu açıklığı, tatlım, hiç bulamayacaksın. Önemi yok. Köy meydanında, meçhul kadın yorulmak bilmeden ağıt söylerken, gözleri açık bedenim çürürken seni bekliyorum.”
5. Kıtlık – Liam O’Flaherty
a. İngiltere hegemonyası altındaki İrlanda’da yaşanan 1840 kıtlığı döneminde geçen romanı
b. “Biz, kendine karşı bölünmüş bir eviz. Biz, bir tepenin doruğunda fırtınanın saldırısına uğrayan bir eviz. Bir haydut girmiş evimize. Yağmacılarının da yardımıyla köleleştirmiş bizi. Gökyüzünde yazılı olanları okuduk gerçi, ama üstünde yaşadığımız yeryüzünü güvenlik altına alamıyoruz bir türlü.”
6. Küçük bir Ayrıntı - Adania Shibli
a. “Mesela, yeni işime gitmek için bindiğim minibüsü askeri devriye durdurduğunda, kapıdan bakan ilk şey tüfeğin ağzı olur.”
7. Aradaki Nehir - Ngũgĩ wa Thiong’o
a. “Baba, anne Bana kalem ve kâğıt ver Öğrenmek istiyorum. Toprağımız gitti.”
8. Silahşörün Gölgesi – Sean O’Casey
a. “İrlanda ulusal bağımsızlık mücadelesinin çelişkilerini İrlanda halkı ve insanının çelişkileriyle birlikte yansıtır. O'Casey için önemli olan, yalnızca İngiliz birliklerine karşı değil, ama İrlanda içindeki dinsel, toplumsal ve düşünsel baskıya karşı da mücadele verilmesi; İrlanda insanının tüm yaşam alanlarında özgürleşmesidir.”
9. Gazze Blues – Samir El Youssef ve Etgar Keret
a. “İnsanların hafızaları zayıftı, özellikle kötülük söz konusu olduğunda.”
10. Bülbül - Kristin Hannah
a. “Eğer bir uçurumdan atlarsan, En azından düşmeden önce uçarmışsın.”
11. Haifa’nın Kırık Parçaları – Hulud Hamis
a. “Kimi eski kimi yeni birçok baskı katmanı altında yaşayan, parçalanmış bir toplumun toplumsal ve kültürel mekanizmasını anlamak isteyen herkesin okuması gereken bir kitap” Mahmt Muna
12. Kundakçıların Şehri – Hala Alyan
a. Şairin Filistini – Mourid Barghouti
b. "Çürümekte evler, fakat birbirlerine yakınlıkları, görünüşe göre, onlara kuvvet ve dayanıklılık veriyor."
13. Kim – Rudyard Kipling
a. “Düşüp düşmediğini boşuna anlamaya çalışma. Uçurumun dibi dünyanın sonudur.”
14. İblis Üçlemesi – Amitav Ghosh
a. İngiltere’nin Çin’i sömürmeye devam etme Afyon savaşları üzerine
15. Bu Dünyanın Krallığı – Alejo Carpentier
a. “Şimdi anlıyordu ki insan, kimin için eziyet çektiğini ve umutlandığını hiçbir zaman bilmez. Hiç tanımadığı insanlar için eziyet çeker, umutlanır, çabalar da çabalar; onlar da hiçbir zaman mutlu olamayacak başkaları için eziyet çeker, umutlanır, çabalar da çabalar çünkü insan her daim kendi payına düşenden daha büyük bir mutluluğun özlemini çeker.”
16. Germinal – Emile Zola
a. “Acımasız yüreğinin sersemce hevesleri uğruna sevgili yavrularını harcayan bir üvey anayı döver gibi, toprağı tekmelediler. Canlarını dişlerine takıp çalışıyor, arkadaşlarının yardımına koşmaya uğraşıyor, buna karşılık yeni kurbanlar veriyorlardı!”
17. Kuru Beyaz Bir Mevsim - André Brink
a. “Dünyayı öfke ile ele geçirmeye çalışmaktansa, insanın kendi küçük köşesinde elleriyle sessizce çalışarak daha fazla şeyin üstesinden gelebileceğini düşünüyorum.”
18. Transit - Anna Seghers
a. “Boşuna bekleyiş cehennemin ta kendisidir.”
19. Moskova Önlerinde - Aleksandr Alfredoviç Bek
a. “Cephede gülmek en ciddi şeydir”
20. 1984 – George Orwell
a. "En iyi kitaplar, size zaten bildiğiniz şeyleri söyleyen kitaplardır."
21. Periodik Tablo – Primo Levi
a. “Eğer kederler içinde mutlu bir anı hatırlamaktan daha büyük bir üzüntü olmadığı doğruysa, huzurlu bir ruh hali içindede kederli bir anı aramakta doğrudur.”
22. Direniş Öyküleri – Der. Melike Uzun
a. Yedi ayrı kentten, on sekiz yazar
23. Sempatizan – Viet Thanh Nguyen
a. “Yerinden edilmiş insanlardık hepimiz ama bizi tanımlayan şey, mekandan çok zamandı.”
24. Beyaz Kaplan – Aravind Adiga
a. “İşte, başarılı bir kaçışın sırrını açıklıyorum. Polisler beni karanlıkta aradı ama ben aydınlıkta saklandım.”
25. Karanlığın Yüreği – Joseph Conrad
a. "Gördüğüm şeylere karşı elimden bir şey gelmediği için kendimden nefret ettim, duyulmayan sesimden, delirmeyen aklımdan nefret ettim.”
26. Başkaldıran İnsan – Albert Camus
a. “Özgür olduklarını sanıyorlardı!” diye haykırır Frank.
Bonus:
27. Yeryüzünün Lanetlileri – Frantz Fanon
a. “Çalışma koşulları değiştirilmezse emperyalist güçlerce hayvan düzeyine indirgenmiş olan bu dünyanın insanlaştırılması için yüzyıllar gerekecektir”
28. Bundan Sonrası Ateş - James Baldwin
a. "Kötümser olamam, çünkü yaşıyorum. Kötümser olmak demek, insan hayatının akademik bir konu olduğunu kabul etmektir."
29. Siyah Bilinci – Steve Biko
a. “Hiçbir şey , bir grup yabancının, çoğunluğun yaşamına karar verme hakkına sahip olduğu yönündeki küstahça varsayımı meşrulaştıramaz.”
30. Amerika’ya Meydan Okurken – Malcolm X
a. “Zulüm kısmak istediği sesi nâra yapar. Ve bazı ölüler yaşayanlardan daha yüksek sesle konuşur.”