Edebiyatta Ev
Freud’un ünlü bir metine de ismini veren unheimlich kavramı Türkçeye tekinsiz olarak geçti. Almanca “heim” ev, yuva, hatta vatan kavramlarına karşılık gelirken; “heimlich” eve ait, bildik, cana yakın anlamlarını kapsar. Heimlich kelimesinin diğer anlamı gizli, başkalarından saklanandır. Kelimenin başına gelen “un-“ öneki anlamı tersine çevirir. Freudyen tekinsizlik bir zamanlar bildik olanın bastırma vesilesiyle yabancılaştırılması, bilinçdışına itilmesi ve gizlenmesi ile zihnin içine bir kapan gibi kurulur. Bir vesile ile “bilinçdışında gizli kalması gereken” bilince yükseldiğinde karşımızdaki artık ne tanıdık ne de yabancıdır. Bu ikilikten doğan kaygı dolu tuhaf tanıdıklık hissidir tekinsizlik – direkt çevirisiyle “na-ev-gibi”. Ben ile ben-olmayan arası zarı incelten bir güven hissinin uzamı olarak ev/yuva, soğuk bir şiş gibi batan ve tüm nesnel varlık alanını saran yuvasızlık anının hissiyatı olarak tekinsizlik üzerinden daha iyi anlaşılabilir.
Ev, toplumsal olanla bireysel olanı ayırır. Ev ile birbirinden ayrılan iki yapı farklı dinamiklere, olanaklara, sınırlara sahiptir ve sonunda bu farklı düzenler farklı ahlaki kuralları doğurur ve zaman zaman bu iki alan arasında bir uçurum oluşabilir. Yunan Mitolojisindeki Antigone’nin hikayesinin -Sofokles’in trajedisiyle başlayıp- en çok yeniden yorumlanan metinlerin başında gelmesi, evin çizdiği sınırın yaratabileceği çatışmayı en uç noktaya götürmesinden kaynaklanır. Antigone’nin iki kardeşi arasında başlayan taht kavgası esnasında kardeşlerden biri olan Polyneikes tacı eline geçirmek için 6 yabancı prensle anlaşır, ancak savaş esnasında iki kardeş de can verir. Antigone’nin annesinin kardeşi Kraos tahta geçince, Polyneikes’i hain ilan eder ve ölüsünün gömülmesini yasaklar. Bu o dönem için büyük bir cezadır. Antigone dışarda yatan kardeşinin cesediyle karşı karşıya kalınca evin kanunu ile sokağın kanunu arasında; doğal hukukla pozitif hukuk arasında sıkışır. Evin kanununa göre, ne olursa olsun kardeşini gömmeli ve onu bu onursuzluktan kurtarmalıdır; ancak toplumsal kanun -yani kral sözü- bunun aksini dayatmaktadır. Bu tartışmanın sınırı/cephesi yine evdir.
Ev, kalandan ayırdığına verdiği özerklikle, dışarısı-içerisi ekseninde kurduğu gerilimle, toplumsal bireysel ayrımında çizdiği sınırla bir kültür ürünü olarak günümüz yapısında belirleyici bir öneme sahiptir. Biz de bu ay edebiyatta evlerin ve eve dair dinamiklerin belirleyici olduğu eserler üzerinden bir liste oluşturduk.
“Hayatta telafi edemeyeceğimiz şeyler vardır; on beş yaşında evden kaçmamış olmak gibi.” – Walter Benjamin
Kaynak: sabitfikir Ocak 2021, Kararsız Okur-idefix