Heidegger ile Otantik Yaşam ve Yazarlarının Ölümü Ardından Basılan Kitaplar
Martin Heidegger, varlığın unutuluşunu bir problem olarak ortaya koyar. Geleneksel varlıkbilim (ontoloji), varlığı en açık olan mevhum olarak gördüğü için tartışmaktan uzaklaşmıştır ve varlığın anlamı sorusunun yeniden sorulması onunla bir hesaplaşmaya ihtiyaç vardır. Varlık nedir sorusu kendi düşünürleri ve kendi tarihi tarafından şeffaflaştırılmış, varlığın üstü örtülmüştür. Heidegger, bu yüzlerce yıl boyunca katılaşmış geleneği “destrüksiyon”a tabi tutacaktır. Heidegger, varlığı varlığın koşullarıyla ilişkili düşünür ve varlığı zamanla ilişkilendirir. Varlığı masanın kendisi ile değil masanın bize sandalye olarak görünmesi koşuluyla ele alır ve varlığın hakikat anlamını öne çıkartır. Heiddeger, hümanizmin kavramlarını kullanmak istemez ve eserlerinde “insan” demez; yerine, varlığın anlamı üzerine düşünen soru soran bir var olan olarak bir Dasein tanımlar.
Modern felsefenin hatasını kendimizi bilen özne olarak, etrafımızdakileri de nesneler olarak tasarlamamızdır. Oysaki insan kendisini dünyaya atılmış bulur; burada kendini bazı imkanlar içinde bulur. Ancak bugünkü imkanlarını anlayarak gelecek için imkanlar tasarlayabilecektir. Heidegger anlama ile duygulanımı beraber düşünür; ona göre bunlar bütünleşiktir. Endişe, sevinç, mutluluk gibi duygulanımlar vasıtasıyla bize dünyanın kendisi ve dünyadaki halimiz verilir. Böylece de “anlarız”. Duygulanımı kontrol edemeyiz, kendimizi dünyada olma halinde duygulanım içinde buluruz. Dünya kendisini o duygulanım üzerinden açar, ancak o duygulanıma bağlı olarak belli bir tarzda anlaşılmaya hazırdır. Heidegger’in en önem verdiği duygulanım ise angst’tır (kaygı).
Korkmaktan farklıdır kaygı; korkunun nesnesi vardır: Yılandan korkarız, kovulmaktan korkarız, yüksekten korkarız; ancak kaygının ise bir nesnesi yoktur. Nesnesiz olan kaygıyı Heidegger, Dasein’ın zamansallığına ve sonlu bir varlık oluşuna bağlar. Kaygı insanı ölümlülüğüyle yüzleştirir; kaygı anında her şey anlamını kaybeder. Bu dehşet vericidir; bu anlamsızlıktan kaçmak için günümüz insanı kendi ölümlülüğünden kaçar. Ölümü unutur, ölümü hatırlatmayacak düzenler kurmaya meyleder. Ölümleri hastane odalarına tıkıştırır, filmlerdeki ölümler bile ne kadar kolaydır ve gerçekle asla bağdaşmazlar. İnsan, gündelik hayatta ölümden kaçarken kendini de kaybeder; anonimliğe düşer. Kendine; kendi isteklerine sırtını dönüp anonimlik içinde ondan beklenenlere yönelir ve anlamsızlıktan saklanır. Kanaatlerimizi dışarısı belirlemeye başlar, dışarısı yönlendirilir. Sonunda insan, kendine bir de bakar ki tamamen inşa edilmiş, kendini tamamen kaybetmiş. Anonimlikten kurtulmak ve otantiklik, kendine has imkanları keşfetmekle, bu imkanlara dair bir kavrayışa sahip olmakla ancak oluşturulabilir.
Dasein’ı belirleyen temel özelliklerden biri de ölüme-doğru-olmaklıktır. Ölümle ilişki kurmak aslına bakarsanız özgürleştirici bir rol oynar: Ölümlülüğün getirdiği kaygı anı, bizim için gerçekten neyin önemli neyin önemsiz olduğunu anlayabileceğimiz bir pencere açar. Heidegger de tam olarak bu pencereleri kullanarak kendimize kavuşmayı önerir. Dasein’a kendisi olma fırsatı ancak ölümlülüğüyle ve ölümlülüğü neticesinde yaşadığı kaygıyla verilir. Zaten ölüm yaşamın karşıtı değildir, yaşamın koşuludur, ölüm olduğu için yaşam vardır ve yaşam ile ölüm birbirlerinin sonucudur.
Varlığın kendini bulması ölümlülüğüyle barışmasıyla mümkündür. Varlık zamansaldır ve otantik bir yaşam ancak ölüm ile ilişkide alınan kararlar sayesinde mümkündür. Heiddeger varlığı zamana yaşamı ölüme tekrar böylelikle bağlar. Biz de yaşam-ölüm birlikteliğinin gücünden ilham alarak, yaşamla ölümü iç içe sokan bir edebi alana yöneldik ve yazarlarının ölümünden sonra hayat bulup basılan kitaplar için bir Kararsız Okur tasarladık.
1. Ariel ve Seçme Şiirler – Sylvia Plath
a. Plath’ın 1965’teki -son ve başarılı- intiharının öncesindeki 5 ayda yazdığı şiirler…
b. “Ölmek,
Her şey gibi, bir sanattır,
Bu konuda yoktur üstüme.”
2. Dava – Franz Kafka
a. Kafka hiçbir romanını bitirememesinin yanında yazdıklarının büyük çoğunluğunu da yaktı. Vefatından sonra ondan kalanları, Kafka’nın vasiyetine aykırı olarak koruyan arkadaşı Max Brod toplayıp yayınladı.
b. “Ve kimin için veriyorum bu güç savaşımı?”
3. Alıklar Birliği – John Kenedy Toole
a. Toole’nin 31 yaşındaki intiharından sonra annesi çekmecesinde roman taslağını bulur. Roman sonra Pulitzer kazanacaktır.
b. “Dünya, dünya görüşümü kavrayamayan alıklarla dolu.”
4. Usta ile Margarita – Mihail Bulgakov
a. Bulgakov, 1940 yılında öldü; Usta ile Margarita 1973 yılında kitap olarak basılana kadar ancak parçaları kimi dergilerde yer almıştı.
b. “Seven kişi, sevdiğinin kaderini paylaşmak zorundadır.”
5. Bouvard ve Pécuchet – Gustave Flaubert
a. “Kendi kişiliğinize itaat ediyorsunuz. O halde özgür değilsiniz!”
6. Paris Bir Şenliktir - Ernest Hemingway
a. “Hemen hemen herkes yalan söyler ve yalanlar önemli sayılmaz. Bazı insanları yalanları için sevdik ve en iyi hallerini ortaya koymalarını umutla bekledik.”
7. Herkes Tek Başına Ölür – Hans Fallada
a. Primo Levi’nin övgüsüne mazhar olmuş, bir Alman tarafından yazılan ve Nazi karşıtı Almanları konu alan ilk kitap…
b. “Durum ne kadar kötüleşirse o kadar iyidir. O zaman her şey daha çabuk sona erer!”
8. Maurice – E. M. Foster
a. “Her şeyin çok belirsiz ve gerçekleşmemiş olduğu yerde, en gerçeğe benzeyen şey düşlerdir.”
9. Ailede Bir Ölüm - James Agee
a. “Yıldızlar kocaman ve canlı, çok tatlı bir gülümseyişi andırıyor, hepsi çok yakında görünüyorlar. Yakınlarımın hepsi bana göre iri yapılı, sessiz, sesleri uyuyan kuşların sesleri gibi yumuşak ve anlamsız. Biri sanatçı, bu evde; biri müzikçi bu evde. Biri, beni kayıran annem. Biri, beni kayıran babam. Nasıl olmuşsa, hepsi bu dünyadalar şu anda; ve kim anlatabilir bu dünyada olmanın, bir yaz gecesi şiltelerde, çimenlerde, gece sesleri arasında yatmanın hüznünü.”
10. İlk Adam – Albert Camus
a. Camus’yü öldüren araba kazasının hurdasından çıktı.
b. "Her şey çabuk, çok çabuk geçer ve insanlar unutur.."
11. Perde Arası -Virginia Woolf
a. Woolf’un 1941’deki intiharının hemen sonrasında yayımlandı.
b. “Yine de kardeşlik, kan bağı, bir engel değildi, bir sisti olsa olsa. Aralarındaki sevgiyi hiçbir şey değiştirmezdi; hiçbir tartışma; hiçbir gerçek; hiçbir doğru.”
12. Gizemli Yabancı – Mark Twain
a. Modern Amerikan kurmacasının dedesi
b. “Aklı başında hiçbir insan mutlu olamaz.”
13. Sanatçının Yaşlı Bir Adam Olarak Portresi – Joseph Heller
a. Madde-22’nin yazarı
b. Her konunun önceden işlendiği ve hiçbir şeyin devamının da yazılmasının mümkün olmadığı sanrısına kapılan ölmeden büyük bir eser bırakmak isteyen bir yazarı anlatıyor. Edebiyat tarihine göndermeler, sorgulamalarla dolu.
14. Hacı Murat – Lev Tolstoy
a. Tolstoy’un ölümünün ardından yayımlanan novellası
b. "Kötü bir barış iyi bir kavgadan daha iyidir."
15. Yuvaya Dönemezsin – Thomas Wolfe
16. Laura’nın Aslı – Vladimir Nabokov
a. Nabokov’un ailesi 32 yıl kitabı basıp basmamayı tartıştı. Nabokov’un kitabın asla basılmaması isteği 2009 yılında boşa çıktı.
17. Fransız Süiti – Irene Nemirovski
a. Nemirovski’nin Auswitchtz’deki ölümünden 50 yıl sonra yayımlandı.
b. "Gitmeye değer yerler için hiçbir kestirme yol yoktur.”
18. Arı Kovanına Çomak Sokan Kız - Steig Larsson
a. Memleketi İsveç’te aşırı-sağcı radikalleri ifşaatlarıyla ünlü bir gazeteci olan Larsson, yazdığı kurmacaların hiçbiri henüz yayımlanmışken vefat etti.
b. “Hiçbir karar, yüzde yüz doğru ya da yanlış değildir.”
19. Seçme Şiirler - Emily Dickinson
a. Bir iki şiiri hariç yaşarken tüm şiirleri aile içinde kaldı.
b. “Ruhum, riske girecek misin yine?
Tanrı da böyle bir bahiste
Yüzlercesi kaybetti
Ama onlarcası kazandı her şeyi”
20. Vakıf İleri – Isaac Asimov
a. “Herkes kendisi için hatırı sayılır eşitlik talep eder, ama başkalarına bunu vermez.”
21. Bernarda Alba’nın Evi – Federico Garcia Lorca
a. “Oysa iki dizelik şiirin gördüğü işi iki sayfalık düzyazı göremez.”
22. Dünyanın Ucundaki Fener – Jules Verne
a. “Şimdi emekliye ayrılma çağına geldim. Bir fener bekçisi olmaktan daha iyi bir şey isteyemezdim. Hem de ne fener... Dünyanın ucundaki fener.”
23. Son Patron – F. Scott Firtzgerald
a. “İnsanların kabalığı doğrudan seni hedeflemez ki - senden önce tanıdıkları kişilere yöneltilmiş bir sövgüdür.”
b. "İradenin yerine konabilecek hiçbir şey yoktur. Bazen en küçük irade hissetmesen bile iradeliymiş numarası yapman gerekir."
24. Profesör – Charlotte Bronte
a. “Güneş ışığında mutluluk içindeyken çiçekler çok güzeldir, ama yaşamda pek çok yağmurlu gün var...”
Büyük felsefe kitapları ve diğer kurgu-dışı eserler:
25. Etika - Baruch Spinoza
26. Pasajlar – Walter Benjamin
27. Güç İstenci – Friedrich Nietzsche
28. Felsefi Soruşturmalar – Ludwig Wittgenstein
29. Kuşkucu Somon – Douglas Adams
30. Prens – Niccolo Macchiavelli
31. Meditasyonlar - Marcus Aurelius
32. Anne Frank’ın Hatıra Defteri – Anne Frank
a. ''Ölüler yaşayanlardan daha çok çiçek alır, çünkü pişmanlık minnetten daha güçlüdür.''
sabitfikir Haziran 2022, Kararsız Okur-idefix